21-07-2025
Batı Trakya’da son iki ayın değerlendirmesi
Batı Trakya Türk Azınlığı olarak şaşkınız. Neden mi? Bu sakin, ülkesini, devletini seven ve bağlı olan, topluma ve bu toplumun sorunlarına demokrasi, eşitlik ve hak - hukuk penceresinden bakan bir devlet anlayışını beklemekten yorgun düştüğümüz için şaşkınız.
Anavatan Türkiye ile vatan Yunanistan arasındaki iyi ilişkilerden, barış ve diyalog ortamından bizim de payımıza bir şeyler düşer diye ümit eder ve beklerken tam aksi yönde hareket ve olaylara şahit oluyoruz.
Beklediğimiz bahar havası bir türlü bizim memlekete ulaşmıyor. Gelin son iki ay içinde Batı Trakya’da yaşanan olaylardan birkaçını birlikte değerlendirelim:
1- Batı Trakya’daki azınlık üyesi üniversite adayı öğrencilere, uygulanan özel kontenjandan yararlanarak Yunanistan üniversiteleri sınavlarına katılacak öğrencilerden talep edilen “Müslüman Azınlığa Mensuptur” belgesi, bu yıla kadar belediyelerden alınabiliyordu. Bu yıl söz konusu belgenin belediyelerden değil, atanmış müftülüklerden alması için bir tezgah hazırlandı. Yani önce “yapay” bir kriz yaratıldı, sonra da bu “yapay” krize yine “yapay” bir çözüm bulundu. Buradaki amaç Batı Trakya Türklerinin tanımadığı atanmış müftülere nüfuz ve güç kazandırmaktı.
Azınlık mensunu öğrencilerin Yunanistan’ın uyguladığı özel kontenjandan yararlanabilmesi için neden böyle bir belgeye gerek olduğu ayrı bir konu. Yunanistan’a göre bir vatandaşın Batı Trakya bölgesindeki “Müslüman azınlığa” mensup olmasını müftülük mü kanıtlıyor? Belediye kütükleri bunu kanıtlayamıyor mı? Müftülük neyin belgesini veriyor? Bu şahsın Batı Trakya’da ikamet ettiği ve azınlık üyesi olduğunu mu, yoksa şahsın inancını mı (yani Müslümanlığını mı) belgeliyor? Peki azınlık toplumu üyesi olup da inançlı olmayan bir öğrenci bu kontenjdan yararlanamaz mı?
Bu büroktarik işleme, Türk azınlık toplumunun tanımadığı tayinli müftüleri dahil etme ve onlara nüfuz kazandırma gayreti gerçekten çok enteresan bir durum. Bu olay karşısında Türkçe bir atasözü aklıma geldi: “Zorla güzellik olmaz, olsa da yaramaz.”
2- Değinmek istediğim ikinci olay Meriç ilinden. Batı Trakya Türk azınlık unsurunun yoğun olduğu Meriç’e bağlı Dimetoka’da yeni müftülük seçimi uygulamaya kondu. Yunanistan, Batı Trakya Türk Azınlığının talep ve beklentilerini dikkate almadan bir müftülük seçimi sistemi icat etti. Seçim yapılıyormuş gibi yapılarak, “seçilen” müftüyü seçen kurulu A’dan, Z’ye Yunanistan devleti kendisi belirledi. Basına yansıyan haberlerde yeni uygulamanın Dimetoka’dan başladığı, sırada Rodop ve İskeçe illerinde müftü “seçiminin” olduğu yer aldı. Batı Trakya’daki müftülük sorunu 40. yılına girdi. 40 yıldan beri devlet ile azınlık arasında müftülük sorunu var ve bu soruna çözüm bulunmak istenmiyor.
Devlet otoritesi Batı Trakya Türk Azınlığının dini liderliği ve dini temsiliyeti anlamında bir istişare, diyalog ve görüşmeden uzak duruyor. Azınlığın seçtiği müftüleri kabul etmeyip, ayak diremeye devam ediyor. Müftülük meselesinde “dayatma” anlayışının terk edilmesi ve yumuşatılması şöyle dursun daha da katı hale getiriliyor ne yazık ki.
3- Geçtiğimiz haftalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İskeçe İli Türk Kadınları Kültür Derneği davasında Yunanistan’ı mahkum etti. Bu alanda Yunanistan aleyhine AİHM’de verilen dördüncü dernek kararı oldu. Ancak Yunanistan bu karar üzerine yaptığı açıklamalarda “Batı Trakya’da Türk yoktur” söylemini yineledi. Biz ise dördüncü AİHM kararından sonra “Devlet olarak AİHM kararlarının uygulanması için çalışmalarımız sürüyor” şeklinde gerçek ve samimi bir açıklama beklerdik. Yine olmadı!
4- Yunanistan hükümeti, Batı Trakya Türk Azınlığı içinde yeni bir bölünme girişimini geçtiğimiz günlerde duyurdu. Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni bir yasa tasarısı, Batı Trakya’da Türk Azınlığının ayrılmaz bir parçası olan Alevi-Bektaşi soydaşları ayrı bir “dini tüzel kişilik” olarak tanıyarak, azınlığı inanç temelinde bölmeyi hedefliyor. Yani bugüne kadar devletin “Batı Trakya’daki azınlık üç etnik parçadan oluşuyor” söyleminden sonra dini ve mezhepsel ayrıştırma girişimiyle karşı karşıyayız. Söz konusu girişimle, Yunanistan devleti uzun yıllardır uyguladığı kimlik inkârı politikalarını şimdi de dini alana taşımak istiyor. Türk kimliğinin tanınmaması ve azınlığın üç ayrı etnik parçaya (Türk kökenliler, Pomaklar ve Çingeneler) bölünmesiyle başlayan süreç, şimdi de mezhepsel farklılıklar üzerinden yeni bir ayrışmaya dönüştürülüyor. Hazırlanan yasa tasarısıyla vakıflar konusunuda bir bölünme hedefleniyor. Yunanistan, “Lozan’a göre bölgede sadece bir azınlık var o da Türk değil, Müslüman azınlıktır” teziyle de çelişerek, azınlık içinde azınlık oluşturmaya çalışıyor.
5- Gümülcine’de yaşayan gazeteci Nikos Arvanitis’in, 17 Türk azınlık temsilcisi hakkında yaptığı suç duyurusuyla başlayan süreç sonucunda azınlık temsilcileri mahkemeye sevk ediliyor. Peki neden? 17 Türk Azınlık temsilcisi, 2022 yılında azınlık temsilcileri aleyhine basında ve sosyal medyada yapılan hedef gösterici yayınlarla ilgili olarak bir açıklama yayımlamış ve yetkilileri gerekli önlemleri almaya davet etmişti. Bu açıklamanın kendisine yönelik yapıldığını iddia eden ve yazılı açıklamada ismi dahi geçmeyen Arvanitis, azınlık temsilcileri aleyhine suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu sonrasında 17 azınlık temsilcisi hakkında soruşturma başlatılmıştı. Şimdi de devletin yetkili birimleri bu 17 Türk azınlık temsilcisini mahkemeye sevk etti. Bakın bu 17 kişi kimlerden oluşuyor:
Milletvekilleri Hüseyin Zeybek, Burhan Baran, Özgür Ferhat, DEB Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, DEB Partisi Eski Genel Başkan Mustafa Ali Çavuş, Doğu Makedonya-Trakya Eyalet Başkan Yardımcısı Rıdvan Molla İsa, Yassıköy Belediye Başkanı Caner İmam, Kozlukebir Belediye Başkanı Erdem Hüseyin, Kozlukebir Belediyesi Eski Başkanı Rıdvan Ahmet, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Sedat Hasan, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Başkanı Aydın Ahmet, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı Hüseyin Baltacı, İskeçe Türk Birliği Eski Başkanı Ozan Ahmetoğlu, Batı Trakya Azınlık Okulları Encümen Heyetleri Birliği Eski Başkanı Ahmet Kara, Mustafçova Belediyesi eski Başkanı Rıdvan Delihüseyin, BAKEŞ Genel Müdürü Pervin Hayrullah ile BAKEŞ çalışanı ve Yassıköy Belediyesi eski meclis üyesi Özcan Mehmet.
Evet, bu yaşananlar uzun bir süreçte değil, iki aylık gibi çok kısa bir dönemde yaşandı. Yazılabilecek başka konular ve olaylar da var. Ancak biz şimdilik bunlarla yetinelim. Batı Trakya Türk Toplumu olarak devlet ile azınlık arasında yeni bir “bahar” beklerken, “hazan”la karşılaşıyoruz!
21 Temmuz 2025 Pazartesi 12:29