Anasayfa
24-07-2021
Batı Trakya Türkleri ve 24 Temmuz
Bugün 24 Temmuz. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı için bir dönüm noktası. Hatta azınlığımız açısından çok önemli iki olayın yıldönümü.

Birincisi Batı Trakya Türklerinin “doğum kağıdı” ve aynı zamanda da temel hak ve hürriyetlerinin garanti alındığı, Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasının 98. yıldönümü.

Aynı zamanda Batı Trakya Türklerinin efsane lideri Dr. Sadık Ahmet’in de vefatının yıldönümü. Batı Trakya Türk Azınlığının haklı mücadelesi ilk akla gelen isim olan Dr. Sadık Ahmet’in ebediyete göz ettiği günün 26. yılı.

Malum; vatandaşı olduğumuz ülkemiz Yunanistan, Lozan antlaşmasını uygulamakla ve bu antlaşmaya sadık kalmakla övünür. Peki gerçek durum nedir? Ne yazık ki gerçek durum çok farklı. Bırakın Lozan antlaşmasında öngörülen kolektif hakları, basit vatandaşlık haklarından bile yıllarca mahrum bırakılan Müslüman Türk azınlık üyeleri, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi anlamda geri kaldı. Bölgede yaşayan Türklerle, Yunanlılar arasında özellikle ekonomik ve sosyal anlamda büyük bir uçurum oluştu. Türk azınlığın verdiği mücadeleler sonucunda 1990’ların ortalarında basit vatandaşlık haklarında yaşanan iyileştirmeler, bu uçurumun kapanması için yeterli olmadı. Olmamaya da devam ediyor. Zira, Türk azınlığın ekonomik göstergeler açısından olumsuz durumu devam ediyor. İşsizlik, gelir seviyesi ve dış göç göstergelerinde Batı Trakya Türkleri, Yunanistan’da en kötü durumda olan toplum kesimini oluşturuyor. Durum ne yazık ki bu.

Batı Trakya Türk Azınlığının haklarının garanti altına alındığı Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasının ve aynı zamanda ömrünü Batı Trakya Türklerinin hakları için mücadeleye adayan liderimiz merhum Dr. Sadık Ahmet’in vefatının yıldönümünde;

- 1990’ların ikinci yarısında azınlığa yönelik vatandaşlık haklarındaki iyileştirmeler dışında,
- Yunanistan, milli kimliğimizi inkar politika ve uygulamalarını sürdürüyor!
- Batı Trakya Türkleriyle ilgili AİHM kararlarını uygulamıyor! İsminde Türk ibaresi olan tarihi azınlık derneklerine AİHM kararlarına rağmen, Avrupa Konseyi uyarılarına rağmen resmi – yasal statüleri iade edilmiyor!
- Batı Trakyadaki Müftülük sorunu 36 yıldır devam ediyor!
- Batı Trakya’daki azınlık vakıflarının seçimle işbaşına gelen yönetimleri 1968 yılındaki Cunta yönetimi tarafından azledilerek, yapılan keyfi atamaları öngören antidemokratik yöntem ve vakıflardaki “işgal” 53 yıldır devam ediyor!
- Türk azınlık eğitimiyle ilgili neredeyse hiçbir talep ve beklentiye olumlu cevap verilmiyor!
- Türk azınlık bağımsız milletvekili seçemesin diye ülke genelinde bağımsız milletvekili seçimine getirilen antidemokratik engel devam ediyor!
- Batı Trakya Türklerinin yaşadığı bölge, Yunanistan’da yoksulluk ve işsizlikte en üst sırada yer alıyor!
- Batı Trakya bölgesi ve azınlık köyleri ekonomik sebeplere bağlı olarak dış göç ve mevsimlik işçi konusunda yine en üst sırada yer almaya devam ediyor!
-
Bu listeyi daha da uzatmak elbette ki mümkün. Ancak günümüzdeki durumu özetlemek açısından burada duralım.

Peki Yunanistan “Lozan’ı uyguluyorum” derken neyi kastediyor. Ülkemiz Yunanistan, ne yazık ki Lozan antlaşmasını sadece azınlığımızın Türk milli kimliğini inkar etmek istediği zaman hatırlıyor. Batı Trakya Türk Azınlığının, Türk kimliğinin inkar edilebilmesi için Lozan antlaşmasını “araçsallaştırıldığını” görüyoruz. Sebebi de çok açık. Yunanistan, Lozan antlaşmasında “Türk” azınlık değil, “Müslüman” azınlıktan bahsedildiğini ileri sürerek, azınlığın kendi kendini tanımlama hakkını tanımıyor. Yani inkar politikasına devam ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve uluslar arası kuruluşların çağrılarına kulak tıkayarak bu antidemokratik tutumunu sürdürüyor.

Ancak, Lozan antlaşmasının azınlıklarla ilgili bölümü, Türkiye’deki veya Yunanistan’daki azınlıkların “milli kimliğini” tayin etmek için yapılan bir anlaşma olmadığı çok açık ve net. Lozan antlaşması azınlıkların haklarının temel çerçevesini çizmek amacıyla, kendi kimliğine ve kültürüne bağlı olarak bunları korumasına imkan veren bir anlaşma. Kaldık ki hiçbir anlaşma, bir toplumdan milli kimlik bilincini elinden alamaz. Hiçbir anlaşma bir toplumun milli kimlik bilinci hakkına ve bu hakkın kullanılmasına yasak getiremez. Getirmemeli.

Tabii ki; demokrasi, eşitlik, insan ve azınlık haklarından bahsediyorsak. Eğer tüm değerlere saygı duymayan ancak “saygı duyar gibi yapan” bir anlayıştan bahsediyorsak o başka!...



24 Temmuz 2021 Cumartesi 14:39