Anasayfa
14-12-2015
Öğretmen Sorunu 3 – Hurdadan korkmak
Batı Trakya Türk Toplumu’nun en önemli sorunu olan eğitim meselesinin öğretmen sorununun üçüncü hafta ele almaya devam ediyorum. Konumuz; azınlık okulunda görev yapacak Türkçer öğretmenlerinin nasıl bir sistemde yetiştirileceği. Üç haftadır ele aldığım konuya küçük bir parantez açıp, hafta başında yaşanan üzücü ve bir o kadar da düşündürücü olaya değinmek istiyorum.

******

DEB Partisi’nin yeni genel merkezinin saldırıya uğradığı haberiyle uyandık Salı sabahı.
Kendilerine bir örgüt görüntüsü vererek “Trakya’nın Bekçileri” diyen “birileri” parti binasına gelerek yeni oluşturulan “Dr. Sadık Ahmet Köşesi”nde teşhir edilecek olan Dr. Sadık Ahmet’e ait aracı alıp götürmüş. Giderken de cam çerçeveyi indirmiş ve binada maddi hasara yol açmış. Kendine “bekçi” diyen bu “birileri” Sadık Ahmet’in son nefesini verdiği arabanın bir yerde halka açık teşhir edilmesinden rahatsızlık duymuş. Öyle anlaşılıyor ki; buranın “anıtlaşmasından” kaygı duymuş, korkmuş. Aslında bu korku Batı Trakya Türk Toplumu’nun demokrasi mücadelesinden. O mücadeleyi hatırlatan unsurlardır bu “bekçileri” ürküten. Hatırası çok büyük olan ve azınlık için büyük bir anlam taşıyan bu arabayı “götürmüş” olabilirsiniz. Ama çalınan sadece bir “hurda” yığınıdır. Onun ruhu da, hatırası da olduğu gibi oracıkta duruyor ve koskoca bir toplumun kalbinde yaşıyor. Daha doğrusu biraz daha büyüyerek yaşıyor ve yaşamaya devam edecek!

******

Üç hafta önce başlattığımız “Öğretmen Sorunu”na dönecek olursak. Üç hafta boyuna manşetten verdiğimiz “Öğretmen Sorunu”nu ayrıntılı bir şekilde işlemeye çalıştık. “Azınlık nasıl bir Türkçe öğretmeni yetişitirme sistemi istiyor?” sorusuna yanıt aramak için uğraş verdik. Azınlık eğitim derneklerinin başkanlarıyla başladık konuya. Daha sonra diğer azınlık kurumları, akademisyen ve eğitimcilerimiz ve son olarak da üç azınlık milletvekiliyle konuştuk öğretmen sorununu.

Batı Trakya Türkleri en azından 40 yıldır “daya iyi bir azınlık eğitimi istiyorum” diyor. Karşısında gözü görmeyen, kulağı duymayan bir yönetim var sanki. “Senin istediğin değil, benim ne istediğim ve ne planladığım önemli” şeklinde hareket eden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Azınlık eğitiminin en önemli konu başlığı öteden beri “öğretmen sorunu”ydu. 2014 yılı sonlarına doğru azınlığın tepkisine rağmen kabul edilen yasayla Dedeağaç’ta birbuçuk yıllık gerçekte seminer programı olarak nitelendirilebilecek Yunanca – Türkçe bir eğitim programı benisendi. Bunun resmi adı muhtemelen ‘Azınlık Eğitimi Bölümü’ olacak. Gazete olarak ele aldığımız “Öğretmen Sorunu”nu bu pencereden değerlendirdik. Çıkan sonuç şu: Azınlık temsilcileri ve kurumlarının neredeyse tamamı Dedeağaç’ta kurulacak bölüme karşı. Bu bölümün “İyi ve yeterli Türkçe öğretmeni” yetiştirmek için yeterli olmadığı görüşü hakim. Normal fakültede okurken hiç Türkçe ders almayacak bir kişi, 18 aylık Yunanca ağırlıklı olmak üzere Yunanca ve Türkçe bir programdan geçtikten sonra Türkçe öğretmeni olarak karşımıza çıkacak. Seviye olarak olmasa bile, Türkçe yeterlilik konusunda yeni bir SÖPA’nın ortaya çıkacağı neredeyse kesin.

Bu noktada çorbada tuzumuz olsun misali kendi görüşümü de açıklamak istiyorum. Azınlık okulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapacak eğitimcilerin “normal eğitiminin yanısıra birazcık da Türkçe eğitim” felsefesiyle yetiştirilmesi yerine “İyi bir Türkçe eğitimcisi nasıl yetiştiririz” felsefesiyle eğitimesi şart. Bu nokta bu meselenin “olmazsa olmazıdır”. Geçelim önerinin teknik özelliklerine. Azınlık okullarında Türkçe öğretmeni yetiştirecek eğitim kurumunun azınlık eğitiminin statüsüne uygun olması önemlidir. Okullarımızda Türkçe olarak görev yapacak eğitimciler normal bir üniversitede dört yıllık bir fakültede eğitilmeli. Türkçe öğretmeni olacakları için buradaki öğrencilerin Türkçe ağırlıklı olmak şartıyla Türkçe ve Yunanca bir eğitim sisteminden geçmeleri gerekir. Okul veya bölüm açılırken bölümün bağlı olduğu fakülte ve üniversite ile Türkiye’deki bir üniversite ve eğitim fakültesi arasında bilimsel ve akademik işbirliği bu işin başarılı olması bakımından çok önemli. Bu okul Batı Trakya’da veya Selanik’te olmalıdır. Açılacak bölümün iki misyonu olmalıdır. Birincisi azınlık okullarına yeni Türkçe öğretmenleri yetiştirmek, ikincisi de mevcut öğretmenlere ek eğitim programları yürütmek olmalıdır. Okulun eğitim kadrosunda azınlıktan ve Türkiye’den de eğitimcilerin görev alması şart olmalıdır. Bir diğer önemli husus ise bölümün yönetiminde azınlığın da söz sahibi olmasıdır.

İyi niyetle ve azınlığın talep ve hassasiyetleri dikkate alınarak, geçmiş yıllarda azınlığın dile getirdiği istekler göz önüne alınarak konuya yaklaşılmasını umuyorum. Azınlığın sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim kurumunun açılması ve faaliyete geçmesi azınlık eğitiminin devamı kadar olduğu gibi, azınlık toplumunun devletine olan güveninin tesis edilmesi ve güçlendirilmesi açısından da çok önemlidir. Böyle bir kurum hayata geçerse sadece azınlık eğitimine hizmet etmeyecek. Bölgeye, hoşgörüye, bölgede yaşayan iki toplumun barışçıl ve uyum içinde yaşamına, bu bölgenin kültürel zenginliğine de hizmet edecek. böyle bir kurum eğitmde de, kültürde de, sanal alanında da iki toplum ve hatta iki komşu ülke arasında en güçlü ve sağlam köprü olacaktır.

14 Aralık 2015 Pazartesi 15:12