Anasayfa
28-12-2015
2015’e veda ederken...
Yine bir yılın sonuna geldik. Aralık ayı sonlarına doğru en çok sevdiğim iş, bir yılın özetini çıkarmak. Gazetemizin birinci sayfalarını tararken bir anlamda geride bıraktığımız yıl, film şeridi gibi gözümüzün önüne geliyor. Son yıllarda artık klasikleşmiş bir sözü söylemeden edemedim bu yıl da; “azınlığımız için kayıp bir yıl daha.”

Malum; Batı Trakya Türklerinin hak arama mücadelesinde en az son 10 yılda azınlığın lehine yaşanan bir gelişme olmadı. Devlet 1990’ların başlarında ilan ettiği “yasalar önünde eşitlik” politikasından sonra adeta “frene bastı.” Sanki birileri “bunlar fazla ileri gidiyor” , “bunlar çok şey istiyor” dercesine azınlığın taleplerini, demokratik haklar alanındaki isteklerinin üzerini “örtme” politikası güdüyor.

Son günlerini yaşadığımız 2015 yılı da bu yıllardan biriydi. Azınlık, uzun vadeli sorunlarından herhangi birinin çözümünü göremedi. Azınlık, yıllardır dile getirdiği haklı ve demokratik taleplerinin birinin tatmin edildiğini de göremedi. İnkar edilen azınlığın milli kimliği, geriden bıraktığımız yıl içinde de inkar edilmeye devam etti.

Geride bıraktığımız yıl ülkemiz Yunanistan açısından son derece önemli ve tarihe geçecek bir yıl oldu. Albaylar Cuntası’nın sona erdiği ve ülkenin demokrasiye döndüğü 1974’ten sonra bugüne kadar geçen 41 yıllık süreçte ülke iki büyük parti tarafından yönetildi. PASOK ve Yeni Demokrasi, bu ülkenin tüm yönetim birimlerini 41 yıl boyunca elinde tuttu. Sadece hükümet değil, yerel yönetimler, sendikalar, dernekler, kooperatifler, barolar, tabip odaları, meslek örgütleri PASOK ve YDP’nin güdümünde veya etkisindeydi. 2010 yılında başlayan ekonomik kriz bir siyasi yapıyı derinden sarstı. Bu sarsıntı, 2015 yılı Ocak ayında depreme dönüştü ve yüzde 3’lük barajın etrafında dolaşan radikal sol SİRİZA partisi iktidara geldi. 2015 yılı içinde SİRİZA’nın kararıyla iki erken seçim ve bir referandum yapıldı. Bu parti ve başkanı Çipras üç seçim yarışından da zaferle çıktı. Batı Trakya Türkü, SİRİZA’da bir “umut” gördü ve destekledi. Sadece ekonomide beklentisi olduğu için değil, aynı zamanda “küçük” bir parti olduğu dönemlerde “azınlık dostu” bir tavır ve politika yürüttüğü için de destekledi. Doğal olarak azınlığın SİRİZA’dan bir beklentisi vardı. Birkaç hafta sonra SİRİZA ve Aleksis Çipras, iktidardaki birinci yılını dolduracak. Bu bir yıl içinde Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın beklentilerine cevap niteliğinde bir uygulama veya bir karar henüz yok. Hatta bu süre içinde azınlığın aleyhine olabilecek bazı karar ve uygulamalar da devam etti. Örneğin 240 İmam Yasası ve SİRİZA’nın da tepki gösterdiği 2014 yılındaki eğitim yasası gibi. Bu noktada şunu da ifade etmek gerekir; SİRİZA tek başına iktidarda değil. Aşırı milliyetçi olarak nitelendirilen ve Batı Trakya hakkında oldukça uç görüşlere sahip ANEL partisiyle koalisyon hükümeti kurdu. Hatta, Batı Trakya ve azınlık konusunun ANEL partisinin kontrolünde ve yetkisinde olduğuna dair görüşler de oldukça yaygın.
2015 yılının SİRİZA’nın iktidara “ısındığı” yıl olarak kabul edip, 2016’da azınlığın beklentilerine cevap niteliğinde çözümlerin yavaş yavaş geleceğine inanmak istiyorum. Bunun tatmin edici emareleri pek olmasa da, Batı Trakya Türklerinin isteklerinde, beklentilerinde ve taleplerindeki haklılığı düşünerek hükümetin bu cesareti göstermesi gerektiğine inanıyorum.

Geride bırakmaya hazırlandığımız yıl dünyada kan ve gözyaşının hakim olduğu bir yıl oldu ne yazık ki. Özellikle Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında savaşlar ve iç çatışmalar aldı başını gidiyor. Suriye’deki kanlı iç savaşın etkisiyle dalga dalga büyüyen mülteci krizi bence 2015 yılının en önemli uluslararası sorunu haline geldi. Tüm bu sorunu, bu zulümü ve bu dramı en iyi ve en dramatik, duygusal şekilde anlatan olay, Ege sularıyla mücadele ederken küçük bedeni yorularak, boğulan küçük Aylan’ın karaya vurmuş fotoğrafıydı. Küçük Aylan’ın fotoğrafı sadece boğulan mülteci bir çocuğun fotoğrafı değil, dünyaya bir haykırışın ve isyanın belgesidir bana göre.

2015 yılında Batı Trakya Türkleri açısından önemli üç olaya değinmek istiyorum. Birincisi Mayıs ayında yapılan FUEN kongresi. Avrupa’da yaşayan azınlık kuruluşlarının çatı kuruluşu olan FUEN’in 2015 kongresi üç gün sürdü ve Batı Trakya’da yapıldı. Batı Trakya Türkleri ilk kez bu ölçüde uluslararası bir kongreye evsahipliği yaptı.

İkinci önemli olay, Eylül ayındaki erken seçimlerde azınlığın 70 yıl sonra dört milletvekili seçmesiydi. Bu olayın sadece rakamsal olarak azınlık mensubu milletvekili sayısını arttırmakla kalmayıp, azınlığın sorunlarının mecliste ve Atina’da, ülke gündeminde daha fazla duyulmasına ve azınlık sorunlarının daha iyi anlaşılmasına vesile olmasını diliyorum.

Tarihsel sıralamaya göre ele aldığımızda azınlık açısından yaşanan bir diğer önemli olay ise birkaç hafta önce DEB Partisi yeni genel merkezine yapılan saldırıydı. Biliyorsunuz saldırıda sadece cam, çerçeve kırmakla yetinilmemiş, partinin kurucusu Dr. Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği şüpheli kazada kullandığı arabası da çalınmıştı. Bu hareketin parti genel merkezinde yapılacak Dr. Sadık Ahmet köşesinin yapılmasına engel olmak için yapıldığı açık. Bu hareket Batı Trakya Türk Toplumu’yla ilgili olarak hakim olmaya devam eden zihniyet ve düşünce yapısını anlamak adına önemli ipuçları veriyor.

Dünyadaki acıların azalacağı, yaşadığımız toplumda umutların artacağı bir yıl temenni ediyorum.

28 Aralık 2015 Pazartesi 17:17