Anasayfa
08-06-2016
Azınlık okulunun önemini anlatabilmek ve anlayabilmek
Yine bir eğitim yılının sonuna geldik. Birkaç gün sonra okullarımızda son zil çalacak. O zil uzun tatilin başladığını haber verecek. Yaz tatili su gibi akıp geçecek. Eylül ayı gelecek ve yine okullar açılacak.

Geride bırakmak üzere olduğumuz eğitim yılı sorunlarla başlamıştı. Öğretmen ve Türkçe kitap eksikliği öğrenci velilerinin eylem kararı almasına yol açmıştı. Eylem yapıldı da. Okulların açılmasından birkaç ay sonra okul kitabı ve öğretmen sorunu çözüme kavuşturuldu.

Şimdi bugünlerde ise öğrenci kayıtları var. Biz de bir azınlık gazetesi olarak üzerimize düşen görevi yerine getirerek azınlık eğitim kurumlarının başkanlarıyla röportaj yapıp azınlık okullarının önemine dikkat çekmeye çalıştık. Azınlık için, azınlık üyesi öğrenci için azınlık okulunun ne demek olduğunu, neden gerekli olduğunu anlatmalarına fırsat vermeye çalıştık. Malum; son yıllarda azınlık çocuklarını, azınlık ilkokulundan “kaçırmak” için politikalar üretiliyor. Bu maksatla uygulamalar hayata geçiriliyor.

Önce azınlık eğitimi ve azınlık okulunun iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için yapılan bütün çağrılara kulaklar tıkandı. Batı Trakya Türk Azınlığı’nın eğitim alanındaki hiç bir talebi karşılanmadı ve karşılanmııyor. Böylece yıllar içinde azınlık eğitiminin ve azınlık okulunun sorunlar yumağı haline gelmesi “başarıldı.” Bu noktadan sonra da “azınlık okulu kötü okul” propagandası başladı. Bu propaganda en azından 15 yıldır “düzenli” bir şekilde yapılmaya devam ediyor. Peki sonuç veriyor mu? Evet ne yazık ki sonuç veriyor.

Tabii ki azınlık eğitiminin ve azınlık okulunun sorunsuz olduğunu söylemek mümkün değil. Elbette ki azınlık eğitimi bir sorunlar yumağı haline getirildi. Ancak, sorunlara rağmen Batı Trakya Türk Azınlığı, uluslararası anlaşmalarla, dolayısıyla uluslararası hukuk tarafından tanınan en önemli kazanımı olan azınlık eğitiminden ve azınlık okulundan vazgeçemez, vazgeçmemeli.

Dünyadaki bütün azınlıklar gibi Batı Trakya’da yaşayan 150 kişilik Müslüman Türk toplumu da kendi kimliğini ve kültürünü korumak istiyor. Bu azınlığımızın en demokratik ve en doğal hakkıdır. Bu, ülkemiz Yunanistan’ın da yükümlülüğüdür, sorumluluğudur. Azınlık kimliğinin ve kültürünün korunması ve sadece korunması değil, geliştirilmesi için en önemli kurum azınlık okuludur. Bizler, azınlık fertleri olarak hem kendi kültürümüzü ve dilimizi, hem de yaşadığımız ve vatandaşı olduğumuz ülkenin resmi dilini ve kültürünü birarada öğrenebilmek ve özümsemek istiyoruz. Azınlık okulları bu ihtiyaca en güzel cevap verilebilecek kurumlardır. “Azınlık çocuğu devlet okuluna gitsin, kendi kültür ve dilini de biz ona garnitür olarak birazcık veririz” anlayışı temelde ve özde asimilasyona dayanan bir anlayıştır. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir.

Eğer devletin resmi dili, kültürü ve genel anlamda yaşam tarzı azınlık çocuğuna ve gencine öğretilmek ve benimsetilmek isteniyorsa bunun yapılabileceği yer azınlık okuludur. Ancak bu da sadece azınlık okulundaki Yunanca ayağı ve resmi devlet söyleminin güçlendirilmesiyle değil, Türkçe ve Yunanca ayağının dengeli bir şekilde güçlendirilmesiyle, ikisinin de takviye edilmesiyle olur.

Son yıllarda azınlık toplumunda görünen çocuklarımızı azınlık okuluna göndermeme alışkanlığı ve “modasına” karşı organize bir girişimin olduğunu ne yazık ki söylemek mümkün değil. Azınlık kuruluşları, azınlık siyasetçileri, azınlık liderleri, insanımıza çocuğunu neden azınlık okuluna göndermesi gerektiğini yeterince anlatmadı, anlatamadı. Bu alanda çok ciddi eksiklik var. toplum olarak azınlık eğitiminin önemini, azınlık okulunun önemini, çocuklar için önemini, aileler için önemini, toplum için önemini halka, insanlara, anne babalara çok iyi anlatmak zorundayız. Okullarımızda yaşanan sorunların, bu okulları terk etmek için haklı gerekçe olmadığının mümkün mertebe anlatılması lazım. Bunun için organize, tüm toplum kesimlerini hedefleyen ve uzun vadeli bir çalışmanın hayata geçirilmesi için geç bile kalındı.

8 Haziran 2016 Çarşamba 12:59