Anasayfa
20-06-2016
Bizi “BİZ” yapan...
Okullar kapandı. Önümüzde öğrenciler ve eğitim camiası için uzun bir tatil dönemi var. Yine bugünlerde önümüzdeki eğitim yılına ilk hazırlıklar yapılıyor. Herşeyden önce öğrenci kayıtları yapılıyor.

Gazete olarak azınlık eğitimine verdiğimiz önemi burada anlatmaya gerek yok sanırım. Kayıt döneminde olduğumuzu dikkate alarak, azınlık eğitimi ve azınlık okullarının önemini ve rolünü bu toplumun üyesi olan, bu toplumun içinden çıkan, içimizden birileri olan Batı Trakyalı bilim adamlarıyla konuştuk. İlk röportajımızı geçen hafta Ali Hüseyinoğlu, Halim Çavuşoğlu ve Sebahattin Abdurrahman ile yaptık. Bu hafta da Ferhan Kırlıdökme ve İbrahim Kelağa ile devam ediyoruz. Akademisyenlerimizin söylediklerini ayrıntılı bir şekilde haberde okuyabilirsiniz. Gerek geçen hafta gerekse bu hafta yazılanları dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Azınlık okulunu biraz da bu işin uzmanlarından, üniversitelerde öğretmenlik yapan bizim insanımızdan dinleyelim.

Ben onlarla röportaj yaparken, söylediklerini kaleme dökerken adeta toplumumuzu, insanımızı, bugünümüzü okudum ve yaşadım. Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kelağa bakın ne güzel ifade ediyor: “Batı Trakya’daki azınlık okulları Türk azınlığın kimliğini koruması ve sürdürmesi açısından hayati önemde bir işlev yerine getirmektedir. Biz azınlık olarak kendi dilimizin eğitiminin verildiği bu okulların, azınlık toplumu olarak varlığımızı sürdürmemiz açısından sahip olduğu önemin çok da fazla bilincinde değiliz diye düşünüyorum.” Bir başka yerde ise azınlık okulları için şöyle diyor: “Bu okullar Türkçe ve Yunanca’da güçlü ve dengeli iki dilli öğrenciler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Mezun öğrencilerde gözlenen yetersizliklerin günahını okullarda uygulanan iki dilli sistemde aramak art niyetli bir yaklaşımdır. Azınlık okullarına azınlık toplumu olarak sahip çıkmalıyız. Bu sadece sözde kalan bir temenni olarak kalmamalı, toplumu bu konuda bilinçlendirmeliyiz.”

Evet. Sanırım İbrahim Kelağa toplumumuzdaki çok önemli bir konuya ve bir zaafa parmak basıyor. Zira, biz azınlık toplumu olarak azınlık eğitimi ve azınlık okulunun varlığımızı sürdürmemizdeki önemini yeterince bilmiyoruz. “Bu konuda toplumu bilinçlendirmeliyiz” diyor sayın Kelağa. Evet katılıyorum. Bu alanda toplum olarak, azınlık olarak çok eksikiz.

Azınlık okuluna sahip çıkma konusunda yapılan telkinler, tavsiye boyutunda kalıyor. Bu konuda yapılan çağrılar, yazılı açıklama, duyuru veya gazette haberi veya yorumlarında kalıyor. Bununla yetiniyoruz. Facebook’ta, twitter’de, bilemedin bir derneğin açıklamasında veya gazete haberinde “azınlık okullarına ve azınlık eğitimine sahip çıkın” cümlesini kurduğumuzda kendimizi rahatlamış hissediyoruz.
Bu meseleyle ilgili olarak Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın çok ciddi ve uzun soluklu çalışmaya başlaması gerekiyor. Bunun için geç bile kalındı.

Oluşturulacak heyet, grup veya ismi her ne olacaksa, öğrenci velileriyle bire bir iletişim kurmalı, onlara bu konuyu ayrıntılı bir şekilde anlatabilmeli, merak ettiklerini, öğrenmek istediklerini anlatmalı ve bu süreci uzun bir zamana yaymalı. Anne – babalarla doğrudan ve etkili bir ilişki ve iletişim kurulması büyük bir zaruret.

Bakın İbrahim Kelağa ilkokul çağındaki çocuklar için ne diyor: “İlkokul çağında ana dili eğitimi desteği olmaksızın, öğrencilerin kavram gelişimini tamamlamadan doğrudan Yunan devlet ilkokullarına gitmelerinin ve ana dili öğretiminin kesintiye uğramasının yaratacağı sakıncaları unutmamak gerekir. Bu yönelişin öğrencileri kaçınılmaz olarak egemen kültürle önce entegrasyon sürecine, sonra da asimilasyona itebileceği unutulmamalıdır.”

Yazıma, yine bizden biri olan Yrd. Doç. Dr. Ferhan Kırlıdökme’nin söyledikleriyle son veriyorum: “

Azınlık okullarının “kötü okul” olduğu yönünde yanlış ve abartılı bir görüşün özellikle azınlık velileri üzerinde oluşturulmaya çalışılıyor… ‘Ben çocuğuma evde Türkçe öğretirim.’gibi görüşlerin bilimsel geçerliliği yok. Burada sözkonusu olan Türkçe kurs ortamında öğrenilen İngilizce, Almanca veya diğer bir dil gibi yabancı dil değildir. Çocuğun birinci dilidir, yani ana dilidir. Bunun öğrenilmesi ve dil becerilerinin geliştirilmesi için de ideal ortam okuldur…azınlık okullarımızdaki gibi iki dilli eğitim sistemi içinde yetişen çocukların daha etkili bir düşünce yapısına sahip oldukları ve kavrama yeteneklerinin de akranlarına göre daha çabuk geliştiği bilimsel araştırmalarla ispatlanmıştır… Azınlık okulları ‘bizi biz’ yapan kurumlardır. Bu okullarda ‘biz’ sadece Türkçe ve Yunanca değil, aynı zamanda dinimizi ve kültürümüzü de öğrendik. Çünkü okullar çocuklara sadece bilgi aktarmazlar. Aynı zamanda ‘değerler’ de verirler…”


20 Haziran 2016 Pazartesi 14:31