Anasayfa
14-11-2016
Tencere kapaklı antenden uydu antenine ve Stilyanidis’in açıklamaları
İnternet dönemini yaşadığımız günümüzde ülke ve dünya gündemleri gibi bölge gündemi, yani Batı Trakya gündemi de oldukça hızlı bir şekilde akıyor ve değişiyor. Hafta içinde yaşanan iki gelişmeyi değerlendirmeye çalışacağım.
Vizontele filmini hatırlarsınız. Türkiye’nin Güneydoğusunda uzak bir bölgeye televizyonun gelmesiyle birlikte yaşanan olaylar, televizyonun getirdiği yenilikler komik bir anlatımla ele alınıyordu. 1970’li yılları anlatan Vizontele’yi seyredince, çocukluk yıllarımızda biz Batı Trakya Türklerinin Türkçe televizyon kanallarını seyredebilmek için başvurduğumuz “icatlar” ve ilginç “yöntemler” aklıma gelmişti. Evin çevresinde sürekli bir şekilde yer değiştiren antenden tutun da, televizyonun arkasına konan folyo kağıtları, antenlere konan tencere kapakları, v.s., v.s... Üniversitede bir arkadaşımın bu konuyu araştırma konusu yaptığını hatırlıyorum.

80’li yıllarda Batı Trakya Türklerinin Türkiye kanallarını, yani TRT’yi çekmemesi için parazit yapan özel kanalların olduğunu tabii ki unutamayız. Futbol maçlarını dahi sinyal yansıması nedeniyle tesadüfen Türkiye televizyonunu seyredebilen köylere gruplar halinde gidildiğini ve bu köylerdeki kahvehanelerin adeta tribüne döndüğü bugün gibi hatırımda. Gümülcine’de Çepelli köyü, İskeçe’de ise Bratankova köyü. 1989 yılında Çepelli’de Galatasaray ile Steaua Bükreş takımı arasında oynana şampiyon kulüpler yarı final maçını ve Bratankova’da ise Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan ve 3 – 0’dan 4 – 3 biten kupa karşılaşmasını ömrüm boyunca unutamam.

Ve 1990’ların ortalarına doğru Türksat uydusu sayesinde folyo kağıtlı, tencere kapaklı anten dönemi sona erdi. İlk başlarda büyük büyük çanak antenlerle uydu bağlantısı sayesinde rahatlıkla seyredilen Türkçe kanallar dönemine geçtik. İlerleyen yıllarda bu alanda katedilen gelişmeyi anlatmama gerek yok sanırım. Türkçe televizyonları uyduna seyretmeye başladığımız yıllarda, Yunanistan’da ve özellikle de Batı Trakya’da Türk azınlıkla alakalı olarak “korku – tehdit – tehlike” sacayağına dayanan bir propaganda başladı. “Türkiye, Türk televizyonlarını seyredebilmek için azınlığa çanak anten veriyor” türünden bir propagandaydı bu. Hatta bazıları hızını alamayıp “Başka televizyon izlemeleri istenmiyor” gibi saçma bir iddiada dahi bulunabiliyordu. Bu algı operasyonu yakın zamana kadar yapılageldi.

Bu yıllar içinde merkezler değil belki ama Türk azınlık köylerindeki soydaşlar Yunanca televizyon kanallarını izleyemedi. Çoğunlukla dağlık bölgedeki bu köylere analog yayın yapan Yunan televizyon kanallarını ulaştırabilecek teknolojik imkanlar hayata geçirilemedi. Çeşitli zamanda azınlık milletvekilleri de bu eksikliğin giderilmesini talep etseler de bu meseleye çözüm bulunamadı. Yunan basınında “Trakya’daki Müslümanlar Yunanca televizyonları seyredemiyorlar” türünden çok yazı yayınlandı.

Birkaç gün önce yeni kurulan Dijital Politika, Telekomünikasyon ve Enformasyon Bakanlığı, azınlık üyelerine ücretsiz uydu bağlantısı sağlayacağını açıkladı. Uygulamanın hayata geçirilmesi için OTE TV ve Nova şirketleriyle anlaşma sağlandığı ve bakanlığın ücretsiz uydu bağlantısı için uydu anteni ve dekoderi finanse edeceği ifade edildi. Ücretsiz uydu bağlantısı hizmetinin 30 bin aileye verilmesi için çalışma yapıldığı kaydedildi. Yani bir zamanlar kara propagandaya dönük olarak yapılan “Bunlara bedava çanak anten veriyorlar” hikayesi gerçek olacak.

Devlet, vergisini aldığı vatandaşa televizyon seyredebilme imkanını da ülkedeki diğer vatandaşlarla eşitlik ilkesi çerçevesinde sunmak zorundadır. Sonuçta azınlığa Yunan televizyonlarını seyredebilme imkanı sunulmuş olacak. Devlete maaliyeti olsa da böyle bir projeyi hayata geçirmekte kararlı görünüyor.
Bu noktada şunu da vurgulamak gerektiğine inanıyorum. Bu projenin, uzun yıllardan beri Batı Trakya Türkleri’nin Türkçe televizyon kanallarını seyretmelerinden duyulan rahatsızlıktan ötürü hayata geçirildiği yönünde bir kanı var azınlık toplumunda.

***

Evripidis Stilyanidis oldukça uzun bir milletvekilliği döneminden sonra seçim yasasının azizliğine uğrayarak son seçimde milletvekili olma mutluluğuna erişemedi. Lakin o günden sonra Stilyanidis’in neredeyse tek söylediği şey; Rodop ilinde Hıristiyan milletvekili seçilememiş olması. Hatta bunu biraz da “felaket tellallığı” yaparak dile getiriyor. Son düzenlediği basın toplantısında önümüzdeki dönemde Trakya’da ırkçılığın ve ekstremist hareketlerin artacağını söyledi. Hatta DEB Partisi’nin 24 Temmuz’da düzenlediği yürüyüşü de buna örnek gösterdi. yani azınlığın on yılda bir yaptığı yürüyüş ırkçılık için örnek gösteriliyor. Olacak şey değil! Pes ki ne pes!. Rodop ilinde Hıristiyan milletvekili olmamasının istikrarı zedelediğini savundu. Bu söylemi eğer “Ben seçilemedim, bu nedenle felaket tellallığı yapayım da rolümü koruyayım” kaygısıyla yapmıyor veya yapıyorsa bir Batı Trakyalı olarak ve bir Türk azınlık mensubu olarak söylemek isterim ki; tehlikeli bir politika izliyor. Bundan bir an önce vazgeçmesi en doğrusu ve en mantıklısıdır.

14 Kasım 2016 Pazartesi 15:49