Anasayfa
19-09-2019
Azınlık eğitimi, vurdumduymazlık ve sorunlar
Eğitim yılının başladığı hafta olup da, eğitim sorunuyla ilgili köşe yazısı yazmadığım oldu mu acaba diye düşündüm. Sonra açıp arşive bakınca gördüm ki neredeyse yok gibi. Nasıl olmasın ki vurdumduymazlık kurbanı bir azınlık eğitiminin iyileştirilmesini bekleyen bir azınlık, iyileştirilmesi için de gerekli adımların atılmadığı ve bu yüzden her geçen yıl biriken sorunlarla uğraşan bir azınlık.

“Nasıl olsa çözümlenmeyen sorunlardan usanıp azınlık eğitimini terk edecekler” beklentisi ve umudu içinde bir zihniyet. “Abartıyor musun?” diye soranlara söylüyorum. Hayır abartmıyorum, boşu boşuna suçlama da yöneltmiyorum. Kapanan okullar, şimdi artık buna kapatılan sınıflar da eklendi, köklü bir şekilde çözüme kavuşturulmayan öğretmen sorunu, azalan eğitim personeli, yıllarca eğitim içi seminer bekleyen azınlık öğretmenleri, eğitimin Türkçe ayağının iyileştirilmemesi, vesaire, vesaire…

Yukarıda dile getirdiğimiz azınlık eğitimiyle ilgili ana konulardan hangisinde ilerleme var diyebiliriz? Hangisinde düzelme var? Hangisinde umut ışığı var? Dinamik eylemlere başvurmayan, hakkını arama konusunda bile çekimser davranan bir toplumun “hareketsizliğinden” medet umarak, azınlık eğitimini uzun ve yavaş bir ölüme terk etme güdüsü ne yazık ki hakimiyetini sürdürüyor. En son örnek İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi’ndeki durum. Bu okul, İskeçe ilindeki tek azınlık ortaokul ve lisesi. Son 10 yılda öğrenci sayısında çok büyük bir artış var. Hatta son 15 – 20 yılda. Ancak son yıllarda zaten fiziki açıdan son derece küçük bir binaya sahip olan bu okulumuz ihtiyacı karşılamaktan çok uzak. Bundan birkaç yıl önce eski Başbakan Aleksis Çipras, İskeçe ziyaretinde azınlık ortaokulu – lisesini de ziyaret etmişti. Öğrenciler okul bahçesine sığmadıkları için kendisini sınıflardaki pencerelerden üzüm salkımı gibi sarkarak karşıladığına hep birlikte şahit olmuştuk. Bu ziyaretten sonra ne yapıldı? Okul binası yetmediği için vardiyalı eğitime geçildiği için “geçici” bir çözüm üretildi ve İskeçe vakıf idaresine ait bir ev, yapılan düzenlemelerle okulun ek binasına dönüştürüldü. Dört sınıf yapılarak sabahçı, öğlenci vardiyası kaldırıldı. Soruna bir çare bulunmuştu. Zira böyle bir çare bulunmak zorundaydı çünkü vardiyalı eğitim hiçbir yerde yapılmıyordu. Bu uygulama yıllar önce Yunanistan’da kaldırılmıştı. Ancak iki yıl sonra bugün yine aynı noktadayız. 700’ü aşan öğrenci sayısı yine aynı sorunu gündeme getirdi. Zaten çok küçük bir binada eğitim yapan İskeçe Azınlık Ortaokulu – Lisesi’nde yine aynı sorun var. Vardiyalı eğitim yine gündemde. Peki neden? Çünkü bodrum katlarına kadar sınıf yapılan okulda başka yer yok, başka sınıf yok. Bu sebeple İskeçe şehrinde ikamet eden ortaokul öğrencilerinin öğleden sonra ders yapması gerekiyor. Okulda bu şartlarda devam edilmesi ancak bu şekilde mümkün olabiliyor.

Halbuki azınlık yıllardır İskeçe Azınlık Lisesi’nin yeni bir binaya ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor. Artık bu sorun o kadar bariz bir şekilde önümüzde duruyor ki duyarlı bir devletin kendiliğinden bu büyük soruna çözüm getirmesi gerekiyor.

Peki şimdi ne oluyor? Yani eğitim yılının başladığı 11 Eylül itibarıyla durum nedir? Durumu şöyle özetleyebiliriz. Veliler vardiyalı eğitime her koşulda karşı çıkıyor. Çocukların öğleden sonra okula gitmeleri bütün sistemlerini değiştirecek. Bu nedenle de eylem kararı alındı. Peki çözüm nedir? Kökten çözüm tabii ki sıfırdan yapılacak yeni ve modern bir okul binası. Tüm eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak bir okul binasının yapılmasının dışında tüm çözümler, geçici çözümdür. Ancak gelinen noktada bırakın yeni binayı, okulun ek binasına konulacak prefabrik sınıflara dahi razı olacak durumdayız. Encümen heyetinin, okul yönetiminin soruna acil çözüm bulunması amacıyla yaptıkları prefabrik sınıf talebine bugüne kadar cevap verilmemesi bile adeta bir cinayetti.

Azınlık insanını, 2019 yılında çocuğunu prefabrik sınıfta eğitim görmesine sevinecek duruma düşüren bir vurdumduymazlıkla karşı karşıyayız! Kararlılıkla mücadele etmememiz halinde prefabrik sınıfı bile azınlığa yapılan bir “kıyak” bir “imtiyaz” olarak yorumlayacağımız duruma geleceğiz.

Yine bir eğitim yılı başlangıcı ve yine insanı bunaltan ve yıllardır çözüme kavuşmayan sorunlar. Birinci dünya savaşını anlatan, savaşın korkunç yüzünü, anlamsızlığını ve ölümün, kan ve gözyaşının dışında değinen bir şey olmadığını anlatan, sonradan filmleştirilen, Erich Maria Remarque’nın yazdığı “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı romandan etkilenerek diyorum ki; “Azınlık eğitiminde yeni bir şey yok!...”


19 Eylül 2019 Perşembe 11:07