Anasayfa
14-10-2019
11 YIL
2008 – 2019. Tam 11 yıl ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Azınlık dernekleri kararlarını uygulamadığı süreden bahsediyorum.

Ülkemiz Yunanistan’ın Batı Trakya Türk Azınlığı’yla ilgili politikasının temel özelliği “Batı Trakya’da Türk yoktur” iddiasıdır. Bu iddia ve bu tez uzun yıllardan bu yana devam ettiriliyor. Muhalefetteyken azınlığa en yakın duran parti diyebileceğimiz Siriza bile bu politikadan sapmadı.

Toplumumuzun milli kimliğinin ve kültürünün inkarına dayanan bu politikanın en önemli yansıması, tarihi azınlık derneklerinin resmiyetinin azınlık toplumunun elinden alınması olmuştur. 1980’lerin başlarında başlatılan süreçle isminde Türk kelimesi bulunan en eski ve temel sivil toplum kuruluşlarımızın resmiyeti ellerinden alınmış ve azınlık tarihi açısından yeni bir dönem başlamıştı.

İskeçe Türk Birliği başta olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) “Bekirusta Grubu Davaları” olarak bilinen İskeçe Türk Birliği, Rodop ili Türk Kadınları Kültür Derneği ve Meriç ili Azınlık Gençleri Derneği davaları 2008 yılında kazandı. Hem de oybirliğiyle kazandı. Yunanistan’ın bu davaların kararlarına itiraz etmesi de sonucu değiştirmedi. Ancak o gün bugündür Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları Yunanistan tarafından uygulanmıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 11 yıl önce verdiği karar 2019 yılında bugün hala uygulanmıyor. Yunanistan 2008 yılından bu yana sürekli bir “oyalama” ve “zamana oynama” taktiği güdüyor. Olayı mümkün mertebe zamana yayarak, dava kararlarının etkisinin azalmasını ve bir anlamda unutulmasını bekliyor. Tabii öte yandan da 11 yıldan bu yana Avrupa Konseyi Bakanları Komitesi’nin çağrılarına ve uyarılarına maruz kalıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını çeşitli bahaneler ve dayanağı olmayan tezlerle uygulamayan Yunanistan’da 2017 yılında umut ışığı doğurabilecek bir gelişme oldu. 2017 yılında dönemin Adalet Bakanlığı’nın çalışmasıyla özel bir yasa hazırlandı. Bu yasa AİHM kararlarının Yunanistan mahkemeleri tarafından uygulanmasını öngören bir yasaydı. Ancak yasa aşırı milliyetçi tepkiler nedeniyle ve “İskeçe Türk Birliği ve Türk dernekleri yasal hale getiriliyor” şeklinde kopartılan fırtına sonucunda değiştirildi. Sonuç itibarıyla kötü bir yasa çıktı.
2017 yılında çıkartılan yasa, son derece yetersiz ve kötü bir yasa. AİHM kararlarının uygulanmasına değil, uygulanmamasına yardım ediyor. Bu arada 11 yıldır Avrupa Konseyi’nin uyarıları devam ediyor. “Bekirusta Grubu Davaları” adı altında toplanan Türk azınlık dernekleri dosyası ciddi bir şekilde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve ilgili kurumların takibinde. Yunanistan’ın bu kararları uygulamama kararının hiçbir haklı gerekçesi yok. Bunu Avrupa Konseyi de, ilgili tüm kurumlar da açık ve net olarak görüyor.

Eylül ayının sonunda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu kararları bir kez daha değerlendirdi. Çıkan kararla Yunanistan bir kez daha uyarıldı ve AİHM kararlarının uygulanması istendi. Geçtiğimiz günlerde beş kişilik bir Türk azınlık heyeti olarak Strazburg’da Avrupa Konseyi’ndeydik. Birçok görüşme gerçekleştirdik. Bu arada aynı tarihlerde Strazburg’da bulunan anavatan Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla da görüştük. Yunanistan’ın eski başbakanlarından, azınlığımızın da yakından tanıdığı Yorgo Papandreu’yla da kısa süreli de olsa konuşabildik. Yaptığımız bu görüşmelerle ilgili olarak yayınlanan bazı haber ve yorumlar var ki Batı Trakya Türkleri olarak maruz kaldığımız muameleyi net bir şekilde ortaya koyan cinsten!
Mart ayında İskeçe Türk Birliği’nin Yargıtay’da (Arios Pagos), önümüzdeki günlerde ise Rodop ili Türk Kadınları Kültür Derneği’nin İstinaf Mahkemesi’ndeki davası var. Her ikisi de son derece önemli. Avrupa Konseyi’nin de takip ettiği ve merakla beklediği kararlar olacak bu kararlar.
Yunanistan, AİHM kararlarını uygulamadığı 11 yıllık bu süre içinde dava kararlarını artık politik sorun haline getirmiştir.

AİHM kararlarını uygulamama politikasını hukuki anlamda “oyalama” taktiği, siyasi anlamda ise “ulusal güvenlik” ve “Türk yoktur” bahane ve iddialarını öne sürme yöntemine dayandıran bir uygulama sözkonusudur. Öte yandan Batı Trakya Türklerinin hedef haline getirilmesi, bölgedeki Yunan vatandaşlarının bizlere bakış açısını da olumsuz etkiliyor. Azınlık derneklerinin kültürel faaliyetlerine “ulusal güvenliğe aykırı faaliyet” imajının lanse edilmesi, hukuki ve siyasi anlamda zırvalamak olsa da, bu durum azınlığın haklarının ihlali olduğu gibi, azınlığı devlet nezdinde de, vatandaş nezdinde de “tehdit” ve “tehlike” olarak gösterilmesi anlamına geliyor.

Yunanistan bu davaları siyasi bir mesele olarak görüyor. Sadece Türk azınlık derneklerinin değil, Makedon azınlık dernekleriyle ilgili davaları da uygulamıyor. Bu da ülkemizin “azınlık politikalarının” demokrasi, hukuk ve temel insan hakları anlamında sorgulanmasına neden oluyor.

14 Ekim 2019 Pazartesi 12:41