Anasayfa
09-09-2015
Uyan be kızancık!
Malum erken seçime gidiyoruz. Köşe yazımı da buna ayırmayı düşünüyordum doğal olarak. Kaldı ki seçim öncesi dönem çok kısa. Üç hafta sonra sandık başına gideceğiz. Partiler, adaylar, listelerdeki sıralama, azınlığın sorunları, çözüm beklentileri, çözülmeyen sorunları, v.s, v.s...

Fakat gel gör ki, kızmızı tişörtlü, kısa pantolonlu çocuğun o fotoğrafı beni başka bir şey yazmaktan alıkoyuyor. Bir sabah bilgisayarımı açtığımda karşıma çıktı aniden. Yüzünü göremediğimiz, düz saçlı, kısa pantolonlu, koyu renk popularıyla, kırmızı tişörtüyle yüzükoyun sahilde yatan bir çocuk. Minik vücudunun yarısı sularda, diğer yarısı karada bir çocuk. Suriyeli mülteci çocuk.

Savaşta dünyaya gelen, kısacık ömrünü savaşta ve yollarda geçiren günahsız, dünyadan habersiz, dünyadaki çirkinliklerden, kalleşliklerden, işe yaramazlıklardan, dünyanın yüzkarası halinden bihaber olan kırmızı tişörtlü çocuk. Akdeniz’in serin sularında hayatının son saniyelerini yaşayan ve burada dünyaya gözlerini yuman çocuk. Milyonlarca insanın serinlemek için sularına girdiği Akdeniz, mülteci çocuğa mezar oldu. Binlerce kişiye olduğu gibi. Ama hiçbir fotoğraf, hiçbir görüntü onunki kadar etkili olmadı. Onunki kadar içimizi yakmadı, acıtmadı, yaralamadı!

BİTMEYEN DRAM!

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, Temmuz ayında Suriyeli mültecilerin sayısının ilk kez dört milyonu aştığını, 2015 sonuna dek 4 milyon 250 bine çıkmasını beklediklerini açıkladı. Sayıları dört milyonu geçen mültecilerin en büyük kısmını Türkiye barındırıyor. Dört milyon mülteciden yaklaşık 2 milyonu Türkiye’de.

Suriyeli mültecilerin çoğu Türkiye, Ürdün ve Lübnan’a kaçıyor. Geçtiğimiz Haziran ayında Kuzey Suriye’den 24 bin kişinin daha Türkiye topraklarına geçtiğini belirten BMMYK Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısının da 1,8 milyonu aştığını bildirdi. Ayrıca tüm çatışmalara rağmen Irak’a göç edenler de bulunuyor.
4 milyon sayısı, resmi rakamlarla Türkiye’deki 1.805.255, Irak’taki 249.726, Ürdün’deki 629.128, Mısır’daki 132.375 Lübnan’daki 1.172.753 ve Kuzey Afrika’daki yerlerde bulunan 24.055 Suriyeli mülteciyi kapsıyor.

Avrupa’daki 270 binden fazla sığınma başvurusu sahibi Suriyeli ve bölgeden üçüncü ülkelere yerleştirilmiş olan binlerce Suriyeli bu rakama dahil değil.
BM’nin verdiği bilgiye göre, Suriye içinde evlerini bırakıp başka yere göç etmek zorunda kalanların sayısı da 7,6 milyonu buldu. Birleşmiş Milletler yaşanmakta olan krizin yaklaşık 25 yıldır yaşanan en büyük mülteci krizi olduğuna ve daha da büyüyeceğine dikkat çekti.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, “Bu bir kuşak boyunca yaşanan tek bir krizin yarattığı en büyük mülteci kitlesi. Bu nüfusun dünyanın desteğine ihtiyacı var ama çok zor koşullarda yaşıyor, giderek daha büyük yoksulluk içine giriyorlar” diyor.

Bu insanlar savaştan, acıdan, gözyaşı ve sefaletten kaçıyor. Ve “uygar” dünya her ne kadar bu krizlerde, savaşlarda payı olsa da öylesiye bakıyor, seyrediyor. Birkaç bin göçmeni ülkesine kabul etmek için bile “düşünen” batı ülkeleri sınırlarını çitle, duvarla, askerle kapalı tutmaya çalışıyor. Buda yetmezmiş gibi bazı ülkeler ise sadece Hırısiyan mültecileri kabul ediyor!

Yirmibirinci yüzyılda medeniyetin sözde “zirve” yaptığı dönemde hak, adalet, barış, hoşgörü, dayanışma gibi değerlerde dünya sınıfta kalmıştır. Sahilde yüzükoyun öylesine sessizce yatan kırmızı tişörtlü çocuk da bunun fotoğrafıdır, ispatıdır. Macaristan’daki tren istasyonuna yığılan ve polis tarafından girişi engellenmeye çalışılan çocuğun polise söylediği ise tüm dünyaya adeta bir haykırıştır: “Biz memleketimizden kaçmak istemiyoruz. Savaşı durdurun yeter!”

Dünyayı etkileyen, sosyal medyada deprem yaratan, neredeyse herkesin yorum yaptığı o fotoğrafı gören hiç kimse bu çocuğun milliyeti ne, dini ne, nereden geliyor ve nereye gidiyor diye düşünmedi. Çünkü o görüntü en sert ve acımasız yürekleri bile yumuşatabilen, insanın içindeki “insanlığı” harekete geçiren türdendi. Umarım bu drama sessiz kalan dünyanın uyanması için benzer fotoğraflar görmemize gerek kalmaz!

Keşke o fotoğraf sahte olsa, keşke orada o deniz olmasa, keşke o çocuk ölmüş olmasa, keşke uyuyor gibi görünen o çocuk gerçekten uykuda olsaydı. Ve biz de seslenseydik; uyan çocuk, sabah oldu, uyan, dünya uyuyor ama sen uyan çocuk! Uyan be kızancık, uyan!...



9 Eylül 2015 Çarşamba 12:13