Anasayfa
22-09-2015
Haydi sandık başına...
Pazar günü sandık başına gidip tercihimizi yapacağız. Seçim var mı yok mu, pek belli olmayan bir seçim dönemi yaşadık. En azından benim şahit olduğum “en heyecansız seçim”di diyebilirim. Çünkü insanların beklentisi çok azaldı. Umut küçüldü, iyimserlik sıfırlandı. Bunun yerine ümitsizlik, karamsarlık arttı.

İnsanlarda genel bir tepki ve protesto etme eğilimi var. Beklentilerin boşa çıktığı, ekonomik krizin toplumun tüm kesimlerini ve her tarafını etkisi altına aldığı, her tarafın kara bir örtüyle örtüldüğü, umut ışıklarının uzaklaştığı bir ortamda insanların böyle düşünmesi, bu şekilde hareket etmesi bir noktaya kadar doğal karşılanabilir.

Ancak tüm kötü gidişata rağmen hayat devam ediyor. Bundan sonra da devam edecek ve etmeli. “Bittik, mahvolduk” naralarıyla bir yere varmak elbette ki mümkün değil. Bence doğru da değil. İnsan en kötü şartlarda dahi mücadele edebilmeli ve “daha iyiyi” aramalı. Bugünlerde ekranlara ve gazetelere “yerleşmiş” olan savaşlardan kaçan göçmen ve mültecilerin hayatları pahasına “daha iyiyi” , “daha güzeli” aramaları bize örnek olmalı.

Evet biliyorum, sorunlarımız yığılı bir şekilde olduğu gibi duruyor. Yıllardır çözüm bekleyen azınlık sorunlarının yanısıra başka sorunlar da eklendi. Hatta belki daha da öncelik arzeden sorunlar eklendi. Yıllarca maruz kaldığımız baskı ve ayrımcılıklar, haksızlıklar bitmedi. Herşeyden önce kendinize “Türk” dediğiniz zaman bile suçlanıyor ve düşman ilan ediliyorsanız, “Azınlık Sorunları” alanında durum vahim demektir. Eğer üzerinden 8 – 10 yıl geçmesine rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmıyorsa bu alanda bir adım ileriye gidilmemiş demektir. Evet biliyorum, tüm bu sorunlara yeni sorunlar eklendi. Bunlar da yetmezmiş gibi büyük bir ekonomik kriz geldi. Bu krizde ülkede en çok etkilenen kesimlerden biri de Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu. Zira azınlık toplumu gerek ekonomik, gerekse eğitim seviyesi anlamında ülkede en geri kalmış, daha doğrusu geri bırakılmış kesimlerin başında geliyor. Dolayısıyla krizi de ağır bir şekilde yaşıyor.

Azınlığın çözüm bekleyen hem “azınlık sorunları” var, hem de ekonomik krizden doğan çok ciddi yaşamsal problemleri, sıkıntıları var. Batı Trakya Türkleri önümüzdeki dönemde daha da zor günler yaşayabilir. Bu nedenle sorunlara karşı birlik olmak ve demokratik mücadeleyi sürdürmek zorundadır. Azınlığın, Atina’da parlamentoda temsilcilerinin olması, sesinin orada duyulması elbette çok önemli. Önemli olmanın da ötesinde zaruri. Azınlık, mümkün olduğunca çok sayıda milletvekili çıkarmak istediğinde ülkedeki, özellikle aşırı milliyetçi çevreler tarafından suçlansa da, hedef gösterilse de bu gayret devam etmeli. Azınlığın, ülkenin meclisinde, karar alma merkezlerinde olmasını istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Aslında bu ülke için “tehlike” veya “kayıp” değil, kazanımdır. Böyle algılanması gerekir. Azınlığın parlamentoda ve karar alma merkezlerinde temsil edilmek istemesi, varlık göstermek istemesi devlet tarafından “pozitif” okunması gereken bir olaydır.

İnsanımızın bu dönemde sandığa gitmeme gibi bir eğilim içinde olduğunu söylemek gerekir. Bunun doğru bir tercih olmayacağını, doğru bir tepki yöntemi olmayacağını vurgulamak isterim. Sandığa gitmemekle ne bir sonuç alınabilir, ne de bir yerlere işe yarayan bir mesaj gönderebiliriz. Onun yerine oy hakkımızı kullanıp, istediğimiz azınlık adaylarına oy verip meclise göndermek ve ondan sonra da gerektiğinde “hesap” sormak çok daha doğru bir seçenektir.

Azınlık önümüzdeki dönemde, iki cephede mücadele etmek zorundadır. Birincisi ekonomik kriz ve yaşam mücadelesi. Ekonomik krizle mücadele son derece zor ve meşakkatli olmasına rağmen bu konuda azınlık toplumunun krizden korunması şart. Azınlık insanının krizden daha fazla etkilenmesini önleyecek tedbirlerin geçiktirilmeden hayata geçirilmesi gerekiyor.

Öte yandan “azınlık hakları” alanında yeni bir yol haritasının çizilmesi artık zorunluluk arzediyor. Herşeyden önce azınlık eğitiminin yok olmasını sinema seyreder gibi seyredemeyiz. Bu konuda mutlaka bir şeyler yapılmalı. Azınlık okulları kapatılırken, öğrenciler kitaplardan mahrum bırakılırken, azınlık eğitimi statüsü her geçen gün biraz daha aşındırılırken, yüzlerce çocuğumuz azınlık ilkokulları yerine devlet ilkokullarına giderken uzaktan oturup bakmak, “devlet böyle istiyor biz ne yapalım” demek suça ortaklık etmekten başka bir şey değildir.

Tüm bu sorunların dile getirilmesi, mücadelesinin yapılması, taleplerimizin, beklentilerimizin Atina’ya iletilebilmesi için Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın sandığa gidip 300 kişilik parlamentoya mümkün olduğunca çok sayıda milletvekilini göndermesi gerekiyor. Peki diyelim ki Pazar günü vekillerimizi seçtik ve meclise gönderdik. İş bitti mi? Kesinlikle hayır. Seçilecek milletvekillerinin azınlık toplumuyla, temsilcileriyle ve kurumlarıyla sürekli bir diyalog ve istişare içinde olup, güçbirliği ederek ortak bir mücadele buluşmaları amaç olmalıdır. Ama bunun olabilmesi için de azınlığın kendi sesini ve sorunlarını duyuracak temsilcilerini seçmesi gerekiyor. Erken genel seçimlerin ülkemize ve azınlığımıza hayırlı olmasını diliyorum.

22 Eylül 2015 Salı 20:01