Anasayfa
23-11-2015
Çipras’ın Ankara ziyareti ve umutlarımız
Batı Trakya Türkleri için Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler hayati öneme sahiptir. 1999 yılındaki Türkiye ve Yunanistan depremlerinden sonra başlayan iki ülke arasındaki “bahar” havası son yıllarda yeniden tersine dönmüştü.

Aslında tarih ve coğrafya Türkiye ile Yunanistan’ın birbirine “muhtaç” olmasa da “ihyacı” olduğunu bize açıkça gösteriyor. Son örnek Ortadoğu’daki savaşlardan dolayı başlayan göç ve mülteci sorunu. Aynı zamanda hem Avrupa, hem Ortadoğu hem Kafkaslar ülkesi olan Türkiye’nin, sadece Yunanisan açısından değil, tüm Avrupa açısından ne denli önemli olduğu mülteci sorunuyla daha da iyi anlaşıldı. Düşünün bir kere; Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine “uzaktan” bakan, bu konudaki pürüzleri aşmaya çalışan bir gayret içinde olmayan büyük Avrupa ülkeleri Yunanistan’a Türkiye ile Ege’de ortak devriye önerisinde bulunuyor.

Türk – Yunan ilişkileri iki ülke halkının yanısıra, hem bölgeye hem de dünyaya çok büyük yararlar sağlayabilir. Ne yazık ki bu kapasite kullanılamıyor. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların çözüme kavuşması ve iyi komşuluk ve her alanda samimi bir işbirliğine gidilmesi cesur ve son derece kararlı ve tabii ki karizmatik liderlerin olmasını gerektiriyor. Halkın ve kamuoyunun rüzgarına kapılan değil, bu rüzgarı olumlu yönde etkileyen ve değitiren politikacılar gerektiriyor Türk – Yunan ilişkilerinde cesur kararlar alabilme ihtiyacı. Şunu söylemek isterim ki; bu konu özellikle Yunansitan’da daha zor. Zira, yıllar içinde ülkede oluşturulan Türk ve Türkiye karşıtı bir “hava” var. Bu durum “hava” olmanın da ötesine geçerek ülkenin “mayası” olmuş durumda. Türkiye’yi ve Türkleri ilgilendiren meseleler, ortalama bir Yunan vatandaşı ve ortalama bir Yunanlı tarafından genelde “reaksiyonel” bir bakış açısıyla değerlendirilir. Türk ve Türkiye ile ilgili neredeyse her konu şüphe ve fobiyle karşılanır. Önde gelen Avrupa ülkelerinin ve özellikle de Almanya’nın Türkiye ile Yunanistan’a yaptığı ortak devriye önerisine Yunanistan’ın egemenlik haklarıyla ilgili aşırı hassasiyet göstererek verdiği “hayatta olmaz” şeklinde tercüme edilebilecek yanıtı da bu gerçeğin bir yansıması aslında.

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın Türkiye ziyareti birçok açıdan çok önemliydi. Çipras’ın iki günlük İstanbul ve Ankara’yı kapsayan ziyareti genel hatlarıyla “olumlu” değerlendirildi. Bu ziyaretten tabii ki “mücizeler” beklenmiyordu. Geleceğe dair ümit veren açıklamalarının yanısıra ülkesinin hassasiyetlerini uygun bir dille aktarmaya çalıştı Çipras. Merkezinde “mülteci krizi”nin olduğu Çipras ziyaretinin daha çok bir “başlangıç” teşkil etmesini umuyorum. Her ne kadar istediği sonucu alamasa da ekomomi alanında Avrupa’ya “kafa tutan” bir lider olduğunu ispat etmek isteyen Çipras’ın Türk – Yunan ilişkileri konusunda da Yunanistan’daki “statükoyu” zorlayan bir lider olmasını umuyorum. Bunu iki ülkenin menfaatlerini ve tabii ki Batı Trakya Türklerinin demokratik haklarını düşünerek söylüyorum. Çünkü iki ülke ancak ve sadece dostluktan, barıştan ve işbirliğinden kazançlı çıkabilir.

Çipras, Türkiye ziyareti öncesinde ve Türkiye ziyareti sırasında Batı Trakya Türklerini ilgilendiren iki açıklama yaptı. Biri ziyaret öncesi Hürriyet’e verdiği mülakatta oldu. tecrübeli gazetesi Yorgo Kirbaki’ye konuşan Çipras, Batı Trakya konusunda “azınlıkla ilgili olarak daha faal ve çağdaş bir politikaya ihtiyacımız var” dedi. Çok kısa bir açıklama olmakla birlikte, içinde “Batı Trakya’da bir sorun var. bunu biliyorum ve burada bir şeyler yapılması gerektiğini biliyorum” anlamı çıkacak bir açıklama gibi okuduk biz bu cümleyi. Yani Batı Trakya’da “bir şeyler yapma” niyetinin olduğu izlenimini verdi bize sayın başbakan. Biz bardağın dolu kısmını görmeyi tercih ediyoruz. Umarız yanılmayız.

Batı Trakya ile ilgili ikinci açıklama Ankara’da yapıldı. Bir gazetecinin, azınlık ve Atina camisiyle ilgili sorusunu yanıtlayan Çipras, Atina’da cami yapılması yönünde Yunan hükümetinin kararı olduğunu hatırlattı. Tabii bu caminin ne zaman yapılacağını ve ne zaman tamamlanacağını veya tamamlanabileceğini söylemedi. Çipras, Atina’daki cami sorusunu yanıtlarken “Bunun dini özgürlükler konusunda her türlü hakka sahip olan Trakya’daki Müslüman Yunanlılarla bir ilgisi olmadığını söyledi”.

İşte bu noktada itirazım var. biri daha şiddetli olmak üzere iki konuda söylemek istediklerim var. birincisi Atina’daki cami, doğrudan Batı Trakya Müslüman Türk azınlığını ilgilendirmiyor olabilir, ancak dolaylı yönden ilgilendiriyor. Zira, Atina’da yaşayan binlerce Batı Trakya Türkü var. kaldı ki ülkenin başkentinde resmi ve yasal bir cami olmaması ve başkentinden cami olmayan tek AB ülkesi olmaması demokrasi ve özgürlükler açısından sadece Müslümanları değil, tüm ülke vatandaşlarını ilgilendirir.

İkinci itirazım ise “Dini özgürlükler konusunda her türlü hakka sahip olan Trakyalı Müslümanlar”
açıklamasına. Sayın Başbakana söylemek isterim ki; dini özgürlükler konusunda Batı Trakya’da ciddi sorunlar var. Ve bu sorunlar ve haksızlıklar devam ediyor. Örnek vermeye gerek yok ama bu toplumun uzun yıllardır çözüme kavuşmayan Müftülük ve Vakıflar sorunları var.

Bunlar sadece dini özgürlükler alanındaki sıkıntılar. Başka konularla ilgili sorunlar da var ki, çözümü için hükümetten ve sayın Başbakandan bu toplumun büyük beklentileri var.

Türkiye’nin başkenti Ankara’da gazetecinin sorusunu yanıtlarken “savunmaya” geçerek cevap veren ve temkinli bir tutum takınan Çipras’ın, sorunlara çözüm bulma konusunda daha “cesur” olacağına inanmak istiyorum.

23 Kasım 2015 Pazartesi 14:07