Anasayfa
01-12-2015
Öğretmen Sorunu – 1
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın en ciddi sorunu olan azınlık eğitiminde en önemli konu başlığı öğretmen problemidir. Bu haftaki sayımızda bu sorunu ele aldık. Başlarken problemin tarifini yapalım. 1951’den sonra Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Kültür Anlaşması uyarınca Batı Trakya’dan yüzlerce genç Türkiye Öğretmen Okulları’na alınarak eğitimlerini tamamladıktan sonra öğretmen olarak memlekete geri dönerler. Bu öğretmenlerin yarısı belki yarısından da azı Batı Trakya’daki azınlık okullarında görev yapar. Yunanistan devleti bir süre sonra bundan pişmanlık duyar ve azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak hizmet verecek eğitim kadrosunu kendi istediği gibi yetiştirmek ister. Askeri Cunta yönetimi döneminde 1968 yılında Selanik Özel Pedagoji Akademisi (SÖPA) açılır. Bu olay azınlık eğitiminin statüsüne en büyük darbedir.

Türkiye mezunu öğretmenlerin tayinleri durdurulur, birçoğu görevden alınarak bu eğitim kadrosu tırpanlanır. Balkan koluna ise Türkiye mezunu öğretmenlerin alınmaması için özel bir “özen” gösterilir. Encümenlerin okullarına öğretmen tayin edilmesiyle ilgili takdir hakları yasal düzenlemeyle ellerinden alınır. Devlet yasa çıkartarak azınlık okullarında SÖPA mezunlarına öncelik verilmesi sağlanır. Bu pratikte başka okuldan mezun olanlara azınlık okulunda öğretmenlik yapma hakkının iptal edildiği anlamına gelir.

Devletin çizdiği çizgiden “çıkan” SÖPA mezunları ise ilk önce “uyarılır” sonra da görevden alınır. Böylelikle azınlık okullarında “disiplin” sağlanmış olur. Azınlığın “SÖPA iyileştirilsin, modernize edilsin, daha iyi eğitim versin” çağrılarına olumlu yanıt verilmez.

Yukarıdaki manzaraya baktığımızda azınlık eğitiminde uzun yıllardan beri bir “öğretmen sorunu”nun olduğunu söyleyebiliriz. Bu öğretmen sorunu son yıllarda yeni ve farklı bir boyut kazandı. Malum; okullarımızda en son Türkiye Öğretmen Okulları mezunu öğretmenin emekliye ayrılmasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti. Bundan beş yıl önce de SÖPA kapatıldı. Ve ne yazık ki, yerine başka bir eğitim kurumu açılmadan kapatıldı. Yani SÖPA’ya alternatif bulunmadan kapatıldı.

SÖPA’nın yerine açıldığı söylenen Selanik Üniversitesi bünyesindeki Azınlık Eğitimi Bölümü, normal bir faaliyete geçmeden kapatıldı. Bu bölümün resmileştirilmemesi azınlık eğitimiyle ilgili olarak bir yerlerde birilerinin bir “tezgah” peşinde olduğunu adeta kanıtlıyor.

Şu anda azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak görev yapacak öğretmenlerin eğitileceği bir kurum yok! Bu çok ciddi bir sorun. Bu durumun devam etmesi azınlık eğitiminin zaman içinde ölüme terkedilmek istendiğine dair inancı ve şüpheyi körüklüyor. Dahası devletin bunu bilinçli bir şekilde yapmayı tercih ettiğini düşünen çok azınlık mensubu var.

Gazetemizin bu sayısında azınlık eğitimindeki öğretmen sorunuyla ilgili olarak dört eğitim kurum başkanıyla konuştuk. Azınlık okullarında görev yapacak öğretmenlerin eğitilmesi için nasıl bir kurumun olması gerektiğini sorduk. Azınlığın bu konuyu tartışıp, irdeleyip ortaya bir sonuç çıkartması gerektiğine inanıyorum. Çıkan sonuç da azınlığın talebi olarak gerekli mercilere iletilip “kazanılması” için mücadele edilmesi gerekiyor. Ne yazık ki Batı Trakya Türk toplumu geleceği açısından bu hayati meseleyi gerektiği gibi ve gerektiği kadar tartışmıyor. Halbuki bu konu “sürüncemede” bırakılmayacak kadar önemli. Zira bir süredir azınlık okullarında görev yapacak öğretmen eğiten bir kurum yok.

“Sırada zaten görev bekleyen çok öğretmen var” şeklinde bir argüman elbette ki bu olayın ciddiyetini ortadan kaldırmaz. Samaras hükümetinin son döneminde 2014 yılı sonlarına doğru mecliste kabul edilen yasayla Dedağaç’ta ülkedeki herhangi bir eğitim fakültesini bitirdikten sonra azınlık okullarında öğretmen olmak isteyenlere bir veya biruçuk yıllık bir Türkçe kursu uygulaması öngörülüyor. Şu anda hayata geçirilmek istendiği söylenen uygulama bu. Şahsen bunun sağlıklı bir çözüm olduğuna inanmıyorum. Kaldı ki sözkonusu yasayla ilgili olarak azınlık tepkisini ve çekincelerini dile getirmişti.

“Çorbada tuzumuz olması” açısından Öğretmen Sorunu ve öğretmenlerin eğitilmesiyle ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Herşeyden önce devlet anlaşma ve yasalarla azınlığın “kazanılmış hakkı” olan Azınlık Eğitimi’nin garantisini vermelidir. Yani devlet, Azınlık Eğitimi’nin bir hak olarak devam edeceğini ve bu eğitim sisteminin devletin koruması altında olacağı taahhüdünde bulunması gerekir. Azınlık bunu kendi devletinden istemelidir, isteyebilmelidir. Olaya buradan başlamak gerekir diye düşünüyorum. Kısaca devletten azınlık eğitimine ve onun özerk ve özel statüsüne “kefil” olmasını istemelidir azınlık toplumu.

Önümüzdeki sayıda “azınlık okullarında görev yapacak Türkçe öğretmenlerinin eğitileceği eğitim kurumunun nasıl olması gerekir?” sorusuna yanıt aramaya devam edeceğiz. Mutlu haftalar.

1 Aralık 2015 Salı 10:34