Anasayfa
07-12-2015
Öğretmen Sorunu –2
Geçen hafta ele almaya başladığımız “Öğretmen Sorunu”na bu sayımızda da devam ediyoruz. Yazıma geçen hafta yaptığım bir hatayı düzelterek başlıyorum. Geçen sayıdaki yazımın bir yerinde şöyle diyorum: “Samaras hükümetinin son döneminde 2014 yılı sonlarına doğru mecliste kabul edilen yasayla Dedağaç’ta ülkedeki herhangi bir eğitim fakültesini bitirdikten sonra azınlık okullarında öğretmen olmak isteyenlere bir veya bir buçuk yıllık bir Türkçe kursu uygulaması öngörülüyor. Şu anda hayata geçirilmek istendiği söylenen uygulama bu. Şahsen bunun sağlıklı bir çözüm olduğuna inanıyorum.” Cümlenin son kelimesi ‘inanmıyorum’ olması gerekiyordu. Düzeltiyor ve siz değerli okurlarımdan özür diliyorum.

Konumuzda devam edelim. Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu, 1968 yılında Cunta yönetimi tarafından açılan ve azınlık okullarına öğretmen yetiştiren SÖPA’nın yetersiz olduğunu, kaliteli eğitim vermediğini söyledi durdu. Bu okulun modernleştirilmesini, iyileştirilmesini istedi. Bu olmayınca ve karşısında adeta “kör” ve “sağır” bir devlet anlayışı görünce SÖPA’nın kapatılmasını ve yerine dört yıllık bir üniversite bölümünün açılmasını talep etti. Bu arada SÖPA’nın sorunlarını kabullenen SÖPA mezunu öğretmenlerin seminer ve ek eğitim taleplerine de olumlu yanıt verilmedi. Yıllar böyle akıp geçti. Bu akıp giden yıllarla birlikte azınlık eğitimindeki kalite de (özellikle Türkçe ayağında) yitip gitti!.

SÖPA kapatıldı. Onun yerine Selanik Üniversitesi’nde açılan dört yıllık Azınlık Eğitimi Bölümü, birkaç yıl faaliyet gösterdikten sonra resmileştirilmeden kapatıldı. İlginçtir, bu bölüm açıldı, birkaç yıl öğrenci de aldı sonra bir anda bu bölümün “anayasaya aykırı” olduğu keşfedildi! Bu bölümün açılmasına sebep olanlar da bir şekilde görevden “ayrıldı”.

Samaras hükümetinin son günlerinde kabul edilen yasayla azınlık okullarında öğretmenlik yapacak eğitimcilerin ilk önce Yunanistan’daki herhangi bir eğitim fakültesinden mezun olup “normal” öğretmen olması, daha sonra ise Dedeağaç’ta açılacak birbuçuk yıllık “Azınlık Müfredatı Bölümü”nü bitirmeleri gibi bir formül bulundu.

Herşeyden önce şunu söylemek istiyorum. Geçen yıl bu formül ele alınırken, şekillendirilirken ve karara bağlanırken azınlıkla YETERİNCE görüşülmedi. Azınlıkla istişare edilmedi. Azınlık bu konuyu yeterince öğrenmedi, yeterince tartışmadı ve yeterince kendi görüşünü dile getirmedi, getiremedi. Çünkü bu konuda azınlığa bu HAK tanınmadı. Bunun başka bir açıklaması, bunun LAMİ, CİMİ yok! Şunu da vurgulamak gereki diye düşünüyorum. Azınlık eğitimi sadece iki (resmi) azınlık eğitimi derneğinin meselesi değildir. Sadece azınlık milletvekillerinin meselesi de değildir. Bu konuda tüm toplum kesimlerini içine alacak şekilde somut ve ayrıntılı bir diyaloğa, istişareye ihtiyaç vardır.

Azınlık okulu iki dilli bir sisteme dayanıyor. Türkçe ve Yunanca. Şurası bir gerçek ki; azınlık eğitiminde özellikle Türkçe ayağı eksik oldukça, tüm müdahaleler ve çabalar yarım kalacaktır. 41 yıl boyunca SÖPA örneğinde olduğu gibi.

Dedeağaç’taki “Didaskalio” formülünde olduğu gibi önerilen sistem, azınlık eğitiminin Türkçe ayağının iki ana temelden biri değil de, “yardımcı” bir unsur olarak algılıyor veya varsayıyor. Türkçe kısmından sorumlu olacak eğitimcilerin ciddi, ayrıntılı, kaliteli, güzel ve iyi bir eğitim sürecinden geçmesi gerekiyor. Yani “temelin” mümkün olduğunca “sağlam” olması şart. Dört yıl boyunca üniversitede hiç Türkçe eğitim almadan, fakülteden mezun olacak ve sonrasında öğrencilik heyecanı ve azmin önemli bir bölümünü tükettikten sonra birbuçuk yıl boyunca Yunanca ve Türkçe bir eğitim sürecinden (sadece Türkçe dersler olmayacak) geçerek “iyi” bir Türkçe öğretmeni olunabilir mi? Benim bu konuda çok ciddi çekincelerin ve endişelerim var. İki haftadır konuyla ilgili olarak konuştuğum azınlık kurum başkanları ve temsilcilerinin de en azından benim kadar endişeli, çekinceli ve tepkili olduğunu çok rahat bir şekilde gördüm.

Azınlık “ikinci bir SÖPA” istemiyor. SÖPA’da verilen iki yıllık eğitim az, yetersiz ve kalitesiz bulunuyordu. Yıllarca “dört yıllık fakülte istiyoruz” diyen azınlığın bu sesini, bu çağrısını duyan olmadı. Umarım tarih tekekkür etmez. Nasıl ki normal bir devlet okulu için yetişen öğretmen dört yıllık ciddi bir üniversite eğitiminden geçiyorsa, azınlık okulunda Türkçe öğretmenliği yapacak kişinin de EN AZINDAN dört yıllık bir fakültede eğitilmesi gerekiyor.

Bu konuyu önümüzdeki hafta da ele almaya devam edeceğiz...

7 Aralık 2015 Pazartesi 14:49