Anasayfa
21-12-2015
Yapılan ve yapılamayan açıklamalar
Dostluk Eşitlik Barış Partisi’ne yapılan saldırıyla ilgili yankılar bu hafta boyunca da devam etti. Azınlık kurumlarının yanı sıra, ülkemizdeki Makedon azınlığın siyasi partisi olan Gökkuşağı (Uranio Tokso) partisi de saldırıyı açıkça kınadı. Gökkuşağı Partisi’nin kendisine yapılan saldırıları da dikkate alarak “Devlet azınlık kuruluşlarını korumakta yetersiz kalıyor” açıklaması ilginç.

DEB Partisi’nin üye olduğu iki uluslararası kurum da bu hafta açıklama yayımlayarak hem saldırıyı kınadı, hem de DEB Partisi ve Batı Trakya Türk azınlığıyla dayanışma içinde olduğunu ifade etti. DEB Partisi’nin de üye olduğu Avrupa Hür İttifakı ile Avrupa’daki azınlık kuruluşlarının çatı örgütü niteliğindeki Avrupa Ulusları Federal Birliği (FUEN) yayınladıkları açıklamalarla partiye yapılan saldırıyı kınadı, parti genel merkezinden çalınan Dr. Sadık Ahmet’e ait aracın bulunması ve saldırının aydınlatılması talebini dile getiriler.

Bu noktada Avrupa Parlamentosu’nda temsil edilen ve 12 AP milletvekili bulunan Avrupa Hür İttifakı’nın konuyla ilgili girişimlerine değinmek istiyorum. Saldırıyı kınamanın yanı sıra EFA Başkanı François Alfonsi, olayın aydınlatılması talebiyle Yunanistan yöneticilerine mektup yazdı. Bunun önemli bir gelişme olduğuna inanıyorum. Avrupa Parlamentosu’nda temsil edilen parti gruplarından birinin azınlığımızın meselesiyle ilgili olarak ülke yöneticilerine mektup yazması ve talepte bulunmasının kayda değer bir gelişme olduğu açık.

Gazete olarak EFA Başkanı Alfonsi ile özel bir röportaj yaptık. Şunu belirmek gerekir ki; sayın Alfonsi, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın durumuyla yakından ilgili. Gerek kendisi, gerekse çalışma arkadaşları burada olup biteni ve özellikle son saldırıyı yakından takip ediyor. Yaptığımız röportajda EFA Başkanı François Alfonsi’nin söylediklerinden önemli gördüğüm bazı ifadeleri burada bir kez daha aktarmak istiyorum.

Batı Trakya’da azınlık partisinin, ana akım partilere göre yüksek oy almasının bazı kesimlerin uykusunu kaçırmış olabileceğini belirten Alfonsi, bu saldırıyla DEB Partisi’nin sindirilmesi, sessiz kalması için mesaj gönderilmiş olabileceğini vurguluyor. Ayrıca Yunanistan’daki siyasi parti ve medyanın tatmin edici bir tepki vermediğini söylüyor. Alfonsi’nin en can alıcı ifadelerinden biri ise, “Atina, artık azınlık gruplarının sesine kulak vermeli ve gerçek bir AB üyesi ülke olarak hareket etmelidir.” Alfonsi, saldırının aydınlatılmaması halinde konuyu AB kurumlarına taşıyacaklarını belirterek, konunun takipçisi olacaklarını ve bir anlamda yaptıkları açıklamaları “öylesine” yapmadıkları izlenimini veriyor.

“Yiğidi öldür ama hakkını ver” demiş atalarımız. Ülkedeki siyasi partilerin genelde Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının maruz kaldığı saldırı ve haksızlıklara gerektiği gibi tepki vermediklerini her zaman söyleriz. DEB Partisi’ne yapılan saldırıdan sonra “büyük parti” olarak nitelendirdiklerimizden üç parti tepki gösterdi. Merkezi olarak tepki gösteren Potami’nin haricinde Siriza’nın ve Pasok’un Rodop il örgütleri yayımladıkları açıklamalarla saldırıya değindiler ve saldırıyı eleştirdiler. Pasok il teşkilatının saldırıdan bir hafta sonra açıklama yayımladığını da hatırlatmak gerekir. Neyse. Hiç yoktan tabii ki iyidir. Bu açıklama veya kınamaların yayınlanmasında bu partilerde siyaset yapan azınlık mensuplarının etkili olduğunu, hatta onların sayesinde bu açıklamaların yayınlandığını biliyoruz. Bunun için gayret gösteren, uğraş veren azınlık mensuplarını da takdir etmek gerekir. Keşke tüm siyasi partiler saldırıdan hemen sonra açıklama yayınlasalar ve saldırıyı kınayabilselerdi.

Ben şunu merak ediyorum. Bölgede yaşayan, bu bölgenin insanına hizmet eden, azınlık insanları dahil, bölge insanından oy isteyen belediye başkanları, eyalet başkanı ve meclis üyeleri, milletvekilleri, vekil adayları nerede? Bu siyasetçiler –ki bunlar yerel siyasetçi- bu ve bunun gibi olaylara yabancı mı? Yoksa azınlığın maruz kaldığı saldırılar, hakaretler, haksızlıklar toplumun sadece bir kesimini mi ilgilendiriyor? Azınlık insanı bu “yöneticilere” sadece seçimlerde mi lazım?

Her zaman azınlığın topluma entegrasyonundan bahsedilir. Ancak toplumun bir kesimini hedef alan olaylara kayıtsız kalan “seçilmişlerin” olması, sadece azınlığın değil, çoğunluğun da yaşadığı topluma entegrasyon sorunu var demektir. Zira, seçim dönemlerinde “tam gaz” çalışan hassasiyetlerin, normal zamanlarda da çalışması gerekir.


21 Aralık 2015 Pazartesi 14:11