Anasayfa
04-04-2016
Anlayana sivri sinek saz!...
İskeçe şehir meydanı bizi kısa sürede ikinci kez meşgul ediyor. Yaz aylarında İskeçe şehir meydanında azınlık kuruluşları tarafından yapılmak istenen kermese izin verilmemişti. Üstelik de sudan bahanelerle. Gerçek sebebin sözkonusu kermesi azınlık kuruluşlarının yapıyor olmasıydı. Sadece azınlık kurumları değil, tüm azınlık böyle düşünüyor ve buna inanıyor. İskeçe Belediyesi’nin şehir meydanını bir kültür etkinliği için azınlığa vermemesi asla kabul edilemez.

Şu anda İskeçe şehir meydanının gündemimize taşınmasının nedeni gerçekten çok ilginç. İskeçe şehri 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra, özellikle de demiryolunun İskeçe’den geçmesi ve tütün ticaretinin artmasıyla gelişmeye ve büyümeye başlamıştır. 1860 – 1870 yılları arasında İskeçeli bir tüccar olan Hacı Emin Ağa tarafından, daha sonra şehir meydanı halini alan külliye yapılır. İkinci dünya savaşı sırasına yakılan İskeçe Pazaryeri Camii’nin yanına İskeçe Saat Kulesi inşa edilir. Saat kulesi çeşitli tarihlerde tamir edilir ve önemli ölçüde de değiştirilir. Cunta döneminde İskeçe’den Türk izlerini silmek isteyen zihniyet tarafından yıkılmak istenmiş ancak buna muvaffak olamamış. İkinci dünya savaşı sırasında şehir meydanındaki tarihi Pazaryeri Camii yakılmış ancak saat kulesine yapılan zarar, kitabesinin yerinden sökülmesiyle sınırlı kalmış. Bizden büyükler kitabeyi hatırlasada biz İskeçe Saat Kulesi’nin Osmanlı döneminden kalma kitabeli halini hatırlamıyoruz. İskeçe’nin sembolü olan, İskeçelilerin de şehrin dışından gelenlerin de “İskeçe anısı” olarak çıktıkları fotoğrafları süsleyen ender mimari eserlerden biri olan İskeçe Saat Kulesi’nin “kimliği” yok. Şehir meydanındaki saat kulesinin kitabesi olmadığı gibi, bu eserle ilgili bilgi veren, hatta eski fotoğrafını gösteren bir levha da yok. Buna “gerek” duyulmamış nedense. Hacı Emin Ağa tarafından inşa ettirilen saat kulesinin “kimliğini” gizlemek, yapıldığı dönemi, bu eseri yaptıranları adeta “unutturmuş” birilerine.

Geçtiğimiz günlerde ilginç bir şey oldu. İskeçe’nin “aktif” vatandaşlarından biri olan İskeçe Esnaf ve Sanatkarlar Federasyonu Başkanı Yorgos Bacakidis, İskeçe Belediye Başakanı ve Belediye Meclis Üyelerine açık mektupla bir çağrıda bulundu. “İskeçe Şehir Kulesi’nin kimliğini iade edin” diyordu Bacakidis. Bir anda bölgenin Yunanca ve Türkçe basınında haber oldu. “Tarihi gizlemeyin” diyordu, “Bu eseri Hacı Emin Ağa yaptırdı” diyordu, “Kitabeyi yerine koyun” diyordu. Bir gazeteye verdiği demeçte bu girişimine vesile olarak, İskeçe’deki Karnaval etkinliklerinde bölgeye gelen turistlerin kendisine yönelttiği soruları açıkladı. Turistlerin şehrin sembolü olan saat kulesiyle ilgili verilecek yanıtın olmadığını ifade etti.

Bacakidis, açıkça olmasa da bazı kişiler tarafından “daha dikkatli olmaya” davet edildi. “Bu gibi önerileri yaparken dikkat edilmesi, zira kötü niyetli kişilerin olabileceği” ifade edildi, bu girişim yorumlanırken. Yani bazı kimseler ve çevreler Bacakidis’e üstü kapalı olarak “Dikkatli ol burada azınlık var. Saat kulesine kitabeyi asarsak bunu birileri kötü niyetlerine alet edebilir” demeye getiriyor.

İşte bu zihniyet yıllarca bu bölgenin tarihini “gizlemek” , “örtmek” hatta “yok etmek”le yetinmedi, burada yaşayan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın kimliğini ve kültürünü de “gizlemeye” , “örtmeye” mümkünse “değiştirmeye” çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Azınlık da buna direniyor. Bu direnişini de büyük bir olgunluk içinde yapıyor. Umarım bir gün milli açıdan “hassas” bu çevreler, koskoca bir toplumu “yok saymanın” kendini aldatmaktan öteye gitmediğini ve kendi memleketlerine zarar verdiklerini anlarlar.

Yorgos Bacakidis, son derece cesurca bir harekette bulundu. Üstelik de son derece zor bir bölgede ve saldırılara maruz kalma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu bir konuda bir girişimde bulundu. kendisini İskeçeli bir Türk azınlık üyesi olarak, gerçeğin ve doğrunun yanında olduğu için tebrik ediyorum. İskeçe’nin tarihini, geçmişini, özelliklerini ortaya çıkarmak, bunları gerek İskeçelilere, gerekse dışarıdan gelen konuklara göstermek bölgemize zarar vermez. Bölgemize maddi olarak katkı sağlamanın yanısıra, İskeçe’de yaşayan nüfusun yarıya yakınını teşkil eden azınlık insanının aidiyet duygusunu arttırır. Azınlıkta “bu ülkenin eşit vatandaşı olduğu” hissinin oluşmasına katkı sağlar. Soruyorum; bundan kim zarar görür? Hiç kimse zarar görmez. Fakat bunun aksi durumunda, yani azınlığı ve azınlığın kültürünü, kimliğini, geçmişini, tarihini “gizlemek” ve “yok etmekten” herkes zarar görür.

Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna bile az!

4 Nisan 2016 Pazartesi 13:27