Anasayfa
17-04-2017
Çok şükür...
Anaokulu meselesi. Son yıllarda azınlık sorunları sıralamasında üst sıralarda yer alan bir konu. 2006 yılında zorunlı eğitim kapsamına alındıktan sonra, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın gündeminde her geçen yıl biraz daha üst sıralara tırmandı. Bundan 4 – 5 yıl önce ise (devlet) anaokuluna gitmeyen öğrencinin ilkokula kaydının yapılmaması yönünde alınan karardan sonra, Batı Trakya Türk öğrencileri için devlet anaokuluna gitmek pratik bir mecburiyet haline de gelmiş oldu.

Gerçi, devlet Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı mensuplarına Türkçe – Yunanca eğitim verecek azınlık anaokulları açmak zorundadır. Bu devletin anayasal zorunluluğudur. Zira, azınlık eğitimi, uluslararası anlaşmalardan doğan bir haktır. Bu hak azınlığın hakkıdır ve yadsınamaz. Yunanistan’ın bunu yerine getirmiyor olması onun yükümlülükten kaçtığını gösterir.
Anaokulu eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alındıktan sonra, azınlığın neredeyse tüm seçilmişlerinin imzasıyla Türkçe – Yunanca eğitim verecek anaokulları istenmişti. Ama birçok konuda olduğu gibi bu talebi de ülkemiz Yunanistan devleti, duymazdan geldi. Ve gelmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz haftalarda bir uygulama ilan edildi. Pilot bir uygulama kapsamında azınlık çocuklarının gittiği devlet anaokullarında Yunanca ders veren anaokulu öğretmeninin yanına bir “yardımcı – tercüman” atanacak. Azınlık mensubu olarak bu “yardımcı – tercüman”ın azınlık çocuklarının anadilini bilmesi gerekecekti sözkonusu uygulamaya göre. Batı Trakya Türk azınlığı çeşitli sebeplerden ve özellikle de yıllarda bu konuda ortaya konan talebe cevap vermediği için uygulamaya temkinli yaşlaştı.

Benim dikkatimi çeken nokta, bölgede faaliyet gösteren eğitim kuruluşları ve özellikle de okullarımızda Yunanca öğretmeni olarak görev yapan öğretmen derneklerinin tepkisi ve bir kısım basının adeta felaket tellallığı. O kadar ki azınlığın sadece Türkçe eğitim istediği, Yunanca eğitime karşı olduğu algısı yaratılmaya çalışıldı. “Devlet anaokullarına Türkçe eğitimi getiriyorlar”dan tutun da, “Türkçe anaokulları açıyorlar”a ve “Tüm eğitimi Türkçeleştiriyorlar”a kadar varan çığlıklar!...

Türkçe’nin, azınlık mensuplarının yaşadığı bölgelerdeki devlet anaokullarına “tercüman” aracılığıyla “yarım – yamalak” girme ihtimali bir bazı çevreleri (ki bu çevreler bizim çocuklarımıza eğitim veriyor) o kadar çok rahatsız ediyor ki, Türkçe’yi duymaktan bile rahatsızlık duyuyorlar. Olacak şey değil. Bir toplumun dili ve kültürü birilerini bu kadar “rahatsız” ediyorsa orada toplumsal bir “rahatsızlık” var demektir. Bunu patolojik sebeplerde aramak sanırım en doğrusu. “Pomak köylerinde bile Türkçe konuşulacak” şeklindeki isyanları hep Türkçe için. Hani olur da Pomakça’nın konuşulacağını umdukları köylerde bile Türkçe konuşulur ve devlet anaokuluna Türkçe girerse endişesi. Gerçekten şaşmamak elde değil.

Sözkonusu pilot uygulama ilan edildiğinde bölgemizdeki bazı eğitim derneklerinin tepkileri yoğun olmuştu. O günlerde İskeçe’de düzenlenen ırkçılık karşıtı eyleme DEB Partisi’nin de katıldığını gören bu öğretmen derneklerinden birinin başkanı, eylemi terk ettiğini görünce olayın, daha doğrusu “rahatsızlığın” boyutunun çok farklı ve ileri boyutta olduğunu anladım.

Birkaç gün önce İskeçe ve Gümülcine’deki SÖPA mezunu öğretmen dernekleri, Eğitim Bakanı’na gönderdikleri bir yazıyla Türkçe – Yunanca eğitim yapacak anaokulları talep etti. Aslında, azınlığın bu talebi bir kez daha tekrarlanmış oldu. Son derece mantıklı ve demokratik bir talep. Ama “malum” çevrelerin tepkisi hep hazır; “Türkçe’yi okullara sokmak istiyorlar” , “Yine tahrik ediyorlar” türünden artık bayatlamış, mantık ve akıl süzgecinden geçirilmemiş, basma kalıp reaksiyonlar!... Artık bu tür tepkilere, felaket tellallığına nasıl bir cevap verilir, verilen cevabın muhatapları bunu soğukkanlılıkla dinler mi bilemiyorum.

Bir de şu “azınlık çocuklarının Yunanca öğrenmesini istemiyorlar” edebiyatı yok mu, insana gına getiriyor. Allah aşkına hangi insan, hangi toplum yaşadığı ülkenin resmi dilini bilmek istemez?. Çok şükür, Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu olarak akıl ve mantığımızı yitirmedik. Akıl dışı ve mantıksız muamelelere, tepkilere ve reaksiyonlara maruz kalmamıza rağmen yitirmedik! Çok şükür...



17 Nisan 2017 Pazartesi 13:29