Anasayfa
22-02-2018
“Azınlık okulunun varlığı tehlikede(mi)dir”
“Azınlık okulunun varlığı tehlikededir. Biz her şeyden önce, toplum ve öğretmenler olarak bunu halletmeye çalışmalıyız. Eğer buna bir çare bulunmazsa, yakın gelecekte bırakın istihdamı, azınlık eğitiminden bile bahsedemez duruma geleceğiz.”

Yukarıdaki ifadeler Rodop – Meriç illeri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Salih Ahmet’e ait. Yani azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak görev yapan eğitimcilerin dernek başkanı.

Malum olduğu üzere son on yıldan bu yana Batı Trakya Azınlık ilkokullarında görev yapan Türkçe öğretmenlerinin tamamı Selanik Özel Pedagoji Akademisi mezunları. 1960’larda Yunanistan’dan Türkiye’ye giderek oradaki Öğretmen Okullarından mezun olduktan sonra Batı Trakya’ya dönen ve azınlık okullarında öğretmen olarak görev yapan nesil artık yok. Öğretmen okullarından mezun olan son öğretmenler bundan on yıl kadar önce görevlerine son verildi.

Şu anda ilkokulllarımıza görev yapan Türkçe öğretmenlerinin iki derneği var. Merkezi Gümülcine’de bulunan Rodop – Meriç illeri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği diğeri de İskeçe’de bulunan İskeçe ili SÖPA Mezunu Azınlık Okulları Öğretmenleri Derneği. Bu iki dernek azınlık ilkokullarında çocuklarımıza Türkçe eğitimini veren eğitimci kadrosunun kuruluşları. Hem bir eğitim derneği hem de aynı zamanda sendika niteliğini taşıyor.

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın en ciddi sorunlarının başında eğitim geliyor. Bunun defalarca söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz. Şu anda azınlık eğitiminin emanet edildiği öğretmenlerin oluşturduğu iki dernekten birinin başkanı olan Salih Ahmet’in kongrede söylediklerine dönmek istiyorum.

Bakın konuşmasında neler söylüyor Salih Ahmet:

“Olayları toplum – okul – öğretmen ekseninde değerlendirmemiz yerinde olacaktır. Bu unsurlardan birinin eksikliği diğerlerini de etkilemektedir. Toplum varsa, okul vardır. Okul varsa, öğretmen de vardır. Bunları birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Onun için verilecek her mücadele toplumla birlikte verilmelidir. Ancak o zaman başarı sağlanacağı unutulmamalıdır.

Daha önce olmayan ya da görülmeyen bir sorun vardır. Azınlık okulunun beka sorunu. İzlenen yok etme politikaları ve toplum olarak bilinçsizce yer aldığımız itibarsızlaştırma operasyonları neticesinde bugün gelinen noktada bir beka sorunuyla karşı karşıyayız. Azınlık okulunun varlığı tehlikededir. Biz her şeyden önce, toplum ve öğretmenler olarak bunu halletmeye çalışmalıyız. Eğer buna bir çare bulunmazsa, yakın gelecekte bırakın istihdamı, azınlık eğitiminden bile bahsedemez duruma geleceğiz. Azınlık okulunun varlığının devamı, öncelikle toplumumuzun bu okulu tercih etmesine bağlıdır. Bu da dilemekle olmuyor arkadaşlar. Burada bize çok büyük görev düşüyor. Artık azınlık eğitimi bizim omuzlarımızda. Bu okulları açık tutmak, toplumla birlikte bizim elimizde. Hareketlerimizle, yapacağımız iyi işlerle, özverili çalışmalarımızla, öğrencilerimizi bu okullarda tutmaya çalışacağız. Biz nüfus azalmasına veya göç sorununa bir çare bulamayız. Ama var olan azınlık öğrencilerini okullarımızda tutmayı başarabiliriz. 2000’den fazla azınlık öğrencisi bugün devlet ilkokullarında. Bu gidişle yarın bu rakamın kaç olacağı belli değil. Hesap ortada. Eğer bu çocuklar bizim okullarımızda olsaydı, bu, 25 öğrencilik 80 dersliğin daha çalışması demekti. Bunun kaç iş yerine tekabül ettiğini anlamak güç değildir.

Daha önce de dediğim gibi, sadece bizim verdiğimiz mücadele maalesef yeterli olmuyor. Bu yapının korunması aynı zamanda toplumun da bunu istemesine bağlıdır. Eğer toplum da hakikaten bu yapının (azınlık okulunun) korunmasını istiyorsa, o zaman eğitimcisiyle, aydınıyla, seçilmişiyle, kurum ve kuruluşlarıyla, hep birlikte bir mücadele verilmesi şarttır.”

Dernek başkanının söylediklerine hak vermemek elde değil. Ne diyor sayın başkan? Devlet ilkokullarında 2 bin azınlık mensubu öğrenciden bahsediyor. Bunun önümüzdeki yıllarda daha da artabileceği sinyalini veriyor. Azınlık okullarının sayısının daha da azalabileceğini söylüyor. Bunun önüne geçilmezse bırakın öğretmenden, okuldan ve azınlık eğitiminden bahsedilemeyeceğinden sözediyor. Azınlık okulunun topluma empoze edilmeye çalışıldığı gibi “kötü okul” olmadığını söylüyor.

Fakat çok önemli bir şeyi daha söylüyor. Azınlık eğitiminin yaşaması için toplum ve eğitimcinin birlikte mücadele etmesi gerektiğini söylüyor. Ve bir itirafta bulunuyor. Sadece iki derneğin bu mücadeleyi vermekte yetersiz kalacağını söylüyor. Bunun için tüm toplumun mücadele etmesi gerektiğini ifade ediyor. Diğer kurumlara çağrıda bulunuyor bir anlamda.

Her iki SÖPA mezunu öğretmen derneğinin son yıllarda izlediği tutum ve azınlık eğitimi adına üstlendiği sorumluluk bilinci geçmişe oranla takdir edilmesi gereken bir noktada. Bunun altını çizmek gerekir. Şu anda okullarımıza görev yapan öğretmen derneklerinin bu sorumluluk bilincini daha da arttırması, azınlık okulunun ve bunun bir sonucu olarak çocuklara kazandırılacak Türk azınlık kültürünü yaşatma konusunun bir görevleri olduğunu benimsemeleri gerektiğini vurgulamak gerekir. Okullarımızda görev yapan öğretmenlerin örgütlendiği bu iki derneğin, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği başta olmak üzere diğer azınlık kuruluşlarıyla işbirliği ve iletişim içinde olarak azınlık eğitiminin sorunları için ortak çareler üretmeye çalışması tek mantıklı ve makul yoldur.

Bugüne kadar defalarca söyledim ve söylemeye devam edeceğim. Azınlık eğitimi, azınlığın varlığıyla doğrudan alakalıdır. Azınlık eğitimi ve azınlık okulu ve tabii ki azınlık öğretmeni, Batı Trakya Müslüman Türk Toplumu’nun kültürüyle, kimliğiyle doğrudan ilintili ve bunları etkileyen bir numaralı etkendir. Dolayısıyla tüm toplumu ilgilendirdiği ve tüm toplumun da bununla ilgilenmek zorunda olduğu bir mesele olduğuna zerre şüphe yoktur...



22 Şubat 2018 Perşembe 12:58