14-04-2015
Çocuk eğitiminde koşulsuz sevginin önemi
Çocuğumuzu eğitirken gözönünde bulundurulması gereken en önemli şartlardan biri de, her çocuğun ayrı özellik ve yeteneklerinin olduğu ve her çocuğun ayrı bir birey olarak değerlendirilmesi gerektiğidir.
Ne yazık ki pek çok anne baba ne kadar eğitimli de olsa, çocuklarına bu konuda pek de doğru davranamamaktadır. Çünkü çocuklarımıza karşı gösterdiğimiz davranışlar, genellikle ailelerimizden öğrendiğimiz davranışlar olmaktadır.
Bazen bilerek, bazen de farkında olmadan çocuğumuzu eğitirken kendi anne-babamızı taklit ederiz. Mesela çocuğunun üzerine aşırı düşen annelerin kendi annelerinden de aşırı, usandırıcı bir ilgi görmüş ve bu ilgiden bıkmış kişiler oldukları görülebilir. Fakat kendileri bu ilgiden sıkılmış olmalarına rağmen, aynı usandırıcı ilgiyi çocuklarına göstermektedirler, ne yazık ki! Bazen de annenin kendi ailesinden gerekli ilgiyi göremeden büyümüş olması, onun kendi çocuğuna aşırı ilgi göstererek, bu yaşadığı eksikliği doldurmaya çalıştığı görülebilir. İyi anne olabilmenin anahtarı, kendi ihtiyaçlarımızla çocuğumuzun ihtiyaçlarını ayırd edebilmek ve her çocuğun kendine has özelliklerinin var olduğunu kabul edebilmektir.
Her çocuk ayrı bir kişiliktir. Bunun için de öğretim hayatında bazı çocuklar daha çabuk, bazı çocuklar da daha geç öğrenirler. Her birinin zeka düzeyi ve yetenekleri farklıdır.
Çocuktan kendi yetenek ve zeka düzeyinin üzerinde beklentilerin olması, aile ve çocuk arasındaki ilişkilerde uçurumların oluşmasına neden olabilir. Aile istedikçe, çocuk da beklentilere cevap veremediği sürece, her iki taraf da mutsuz olacaktır. Dolayısıyla anne babanın çocuklarını mutlu edebilmeleri için, kendisine vermeleri gereken en önemli şey, sevgi ve güvendir. Sevgi çocuğa verilirken, bunun koşulsuz olduğu çocuğa hissettirilebilmelidir. Çocuk ne kadar yaramaz ya da kötü öğrenci de olsa, kendisini her zaman çok sevdiğimizi bilmelidir. Çünkü sevgi, çocuğun özgüveninin gelişmesi ve kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi için şarttır. Çocukları için kaygılanmak, elbette ki her anne babanın normal bir davranışıdır. Ancak kendisini tamamen çocuğuna adayan ve sürekli “senin yüzünden kendi hayatımı yaşayamıyorum, kendimi hep sana göre programlamaktayım” gibi sözler çocuğu üzer. Dolayısıyla da sevilmediğini zannederek suçluluk hissetmeye başlar. Bu suçluluk duygusu, onun ruh sağlığının bozulmasına ve davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Yapılması doğru olan, çocuğa sevgimizi verirken, ona ne kadar çok güvendiğimizi de gösterebilmektir. Sevgi ve güven ortamında büyüyen çocuk, her zaman daha başarılıdır. Derslerinde de öncelik alıp, çok iyi çalışmamış bile olsa, becerebildiği kadarıyla sınıfta katılımını gösterir, parmağını kaldırarak bilebildiği kadarını anlatmaya çalışır. Fakat sevgi ve güvenin eksik olduğu bir ortamda büyüyen çocuk, derslerine ne kadar iyi de hazırlanmış olsa sınıfta cesaretini toplayıp öne çıkamaz. Her zaman sessiz ve pasif kalmayı tercih eder. Bunun sonucunda da başarısız ve mutsuz olur.
Sonuç olarak, çocuklarımızın başarılı, girgin, özgüveni gelişmiş kişiler olmasını istiyorsak, her şeyden önce onları koşulsuz sevdiğimizi ve güvendiğimizi, hatalar yapsalar bile her zaman kendilerinin arkalarında olduğumuzu hissettirebilmeliyiz. Onlara baskı yapmadan, eleştirmeden, hoşgörü ve sevgiyle her zaman yaklaşabilmemiz son derece önemlidir. “Şunu yaptığın zaman seni sevmem, bunu yaparsan seni severim” gibi şartlı sözler çocuk eğitiminde yeri olmaması gereken yanlış davranışlardır. Bunlardan her zaman uzak durmaya çalışarak çocuğumuza yaklaşmalıyız.